Önümdeki türk kahvesinden bir yudum daha alarak geldiğimden beri aklımda olan soruyu sordum. "Baba." Babam sesimle içtiği kahveyi masaya bırakmış ve tamamen bana odaklanmıştı. "Merak ediyorumda. Bunca yıldır beni Türkiyeye çağırmayan siz, ne oldu da apar topar çağırdınız?"
Babam boğazını temizlerken yan gözle ablama baktı. "Oğlum biliyorsun bir bela var başımızda bunca yıldır. Uzun yıllardan beri süre gelen bir düşmanımız var. Seni de sırf ortaya atılan tehditlerden korumak için yolladık, amcanın yanına İtalyaya." Başımı bildiğimi belirtircesine salladım. "Şu son zamanlarda karşı taraf ile bir anlaşma yapmaya ve bu düşmanlığa bir son vermeye, bu gereksiz savaşı bitirmeye karar verdik." Babamı can kulağıyla dinliyordum.
"İşte bundan sebep bir karar verildi iki aile arasında. Onların genç ağası Kayra Ağa ile ablanı barış için evermeye karar verdik. Seni de gelip ablanın evlilik süreci boyunca burada kalman, ablana ve bize yardımcı olman için çağırdım. Evlilik sonrasında da benim koltuğumu devralman için eğitimlerine ister İtalyada ister burada devam etmeni sağlayacağım. Okulun biter bitmez de gelip işlerin başına geçeceksin." Babamı dinlediğim sırada ablama bakmış onun da sadece bir konuşma esnasında geçen sözlerden dolayı gözlerinin parladığını, mutlu olduğunu gördükten sonra iç rahatlığıyla babama geri dönmüştüm. Sonunda memleketime geri dönebilecek olmak beni fazlasıyla mutlu etmişti. "Sen nasıl istersen baba."
Kahvelerimizi benim oradaki hayatım ve yakın bir zamanda gerçekleşecek düğün hakkında konuşarak geçirdik. Kahvemi içtikten sonra yorgunlukla geriye yaslanınca annem durumumu anlamış gibi hemen saçlarımı okşamış ve birini çağırmıştı.
"Ebru." Sabahki kız avluda görünürken annem konuşmasına devam etmişti. "Baranı'mın odası hazır mı?" Ebru önümüzde durduğunda konuştu. "Hazır Hanım Ağam." Annem kafasını sallayıp bana döndü. "Yakışıklı oğlum, de hayde sen de get dinlen. Akşam yemeğine enişten de gelecek. Odanı da çoktan hazır etmişler. Sen eyice bir dinlen yavrum, yoldan gelmişsen. Yemeğe daha var." Annem araya şive karıştırarak konuştuğunda başımı sallayarak ayaklandım.
"Kız Ebru." Kız, annemin önünde eğilerek söyleyeceği şeyi bekledi. "Ağana odasını gösteriver bir ihtiyacı neyin var mı soruver." Ebru denilen kız başını sallamış önden ilerlemeye başlamıştı. Kız önümden salına salına yürürken, istemsiz gözlerim bir o yana bir bu yana giden, etek altına saklanmış yapılı kalçasına kayıyordu.
Ona bakmamaya çalışarak önümden ilerleyen bedenini takip ettim. İkinci kattaki sondan birinci odanın kapısını açıp içeri girdi. "Eşyalarınızın hepsi dolaplara yerleştirildi ağam." Büyük dolabın kapağını açarak bana içini göstermeye başladı. "Şuralara gömleklerinizi ve ceketlerinizi koyduk." Eliyle askıda duran gömlek ve ceketleri gösterdi. "Şurada pantolonlarınız var." Diyerek dolabın başka bir kapağını açtı. "Burada günlük tişörtleriniz ve eşofmanlarınız." Ortadaki bölmeyi gösterdi. Her açacağı yerde, vücudunu fazlasıyla gererek açıyordu dolap kapaklarını. Gözüme vücudunu sergiliyordu bildiğin.
"Ağam buralarda kravatlarınız, kemerleriniz ve pantolon askılarınız var." Geri çekilip daha küçük bir dolabın önünde durup ilk çekmeceyi açtı.
İkinci çekmeceyi de açıp aksesuarlarımın yerini gösterdi. "Buraya saatlerinizi, bilekliklerinizi ve gözlüklerinizi koydum." Diyerek eğildiği yerden doğrulmuş ve bana dönerek yeniden büyük dolaba yönelmişti. Gözleri vücudumda arsızca dolandıktan sonra ise bir kere daha eğilmiş ve kalçalarını önüme sürtmüştü. Neye uğradığımı şaşırdım. Tamam geldiğim yerde böyle şeylerin onlarca katını yapmıştım ama bu kız fazla arsızdı. Dişleri dudaklarını bulurken bana baktı. "Son olarak ağam, burada da iç çamaşırlarınız var." Başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karışalım (BxB)
ActionEvvel zaman içinde, insanların gerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan iki adam varmış. (BxB) 12 Ekim 2018 yayımlanma tarihi~ Lütfen emek hırsızlığından kaçının. Artık bunlarla ilgili mesajlar almaktan çok sıkıldım ve yoruldum. Eğer yazar olmak is...