14. Bölüm

5.9K 348 1.4K
                                    

Sözünün eri yazar kuş 💃🏿💃🏿 bakınız, me 😝💃🏿💃🏿

Bundan sonramsı hep türküden dewamke xlğdğxğd meğersem ilham perilerim oralara kaçmışlar. Hain köftehorlar🕯️

Hoşgeldinizz bu arada güzel kuşlarım 💚 Çok bi severek okuyun oldu muu 💜

Acı? Hayır daha çok suçluluk. Gözlerime tutunmuş kahverengi gözlerin içerisinde yer almış bu bakışın tek ve en açık meali buydu. Suçluluk hissinin o boyun büken ağırlığı.

Kayra Ağa gözlerimin içerisine bakmakta çekingen, ama kaçırmaktan da bir o kadar aciz. Üzerimize tutulan ise, acısı kuraklaşmakla özdeşleşmek ister gibi akan gökün gözyaşları.

"Baran, konuşabilir miyiz?" Kayra Ağa, karşımda düz bir duruş dahi sergileyemezken konuşmak istemekte neden böylesine ısrarcıydın? Başımı anlık olarak, hala yağmakta olan ama hızı ve şiddeti azalmış olan gökyüzünün kara bulutlarına doğru çevirdim.

Başımı kaldırdığım anda alnıma yapışarak hafif bir kaşıntı hissi bırakan saçlarım, rahatsızlıkla başımı yeniden öne eğmemi sağlamış ve derin bir nefes alışım bu hareketimi desteklemişti.

"Konuşacak bir şey yok Ağa." Derin bir nefesi ciğerlerime çekişimin ardından, kemiğime dayanmış olan soğuk hançerimin keskin baskısına eş şekilde mırıldanmıştım. Tüm bu olanlardan sonra, karşımda hala böylesine konuşacak kadar yüz buluyor olması ise, en büyük şaşkınlığımdı. "Böyle olmasını istemedim Baran." Üzerindeki takıma kaydı gözlerim, karşımdaki adam hala konuşma çabası içerisindeyken.

Henüz bir zaman öncesinde, ablamın beyazlığına ton olacak o damatlığı hala üzerindeydi. Ama vardı ki, bu takım beyazlığa ton olmak yerine kanın kırmızılığına toprak olmuştu.

Kayra Ağa üzerindeki damatlığının ceketine parmak uçlarını geçirerek, dik tutmakta güçlük çektiği oldukça belli olan başını biraz daha ablamın ölümünün kokusu sinmiş toprağına doğru çevirmişti. Bu karşımdaki adama her baktığımda aklımda dönüp duran ablamın, yeni umutlar ile beline doladığım kumaşının kan tonu ve gözlerimin içerisine baka baka mutlulukla gülümseyen yüzünün gelmesi, en büyük işkencemdi. Bundandı ya, bu adama karşı herhangi bir müsamaham olmaması.

"Senin neyi isteyip istememen inan gram umurumda değil ağa, ben sonuca bakarım." Bakışlarımı üzerindeki damatlıktan kaçırır kaçırmaz, üzerime doğru attığı o tek adım ile birlikte katıksızca konuşmaya devam etmiştim. "Sonuçsa, kan kokuyor. Benim kanım." Karşımdaki kahve gözleri yağmurun ıslaklığından ziyade yaşlanmış adama karşın başımı iki yana doğru sallamış ve elimin istemsiz bir hareketlilik ile belimdeki silahıma kavuşmasını, sonu ziyan bir olağanlık ile karşılamıştım.

Belimdeki silahı kavrayan parmaklarımın tehditkar tutuşu karşımdaki adamdaki hareketliliğin sonu olurken, başını olabiliri varmış gibi daha da eğmiş ve sessiz bir üslup beraberinde fısıldamıştı. "Gerçekten, istemedim Baran. Hiç istemezdim." Gözlerinden ardı arkasız akan yaşları süzen gözlerimdeki bakış, affedici değildi. Yıkıcıydım.

Sahi, karşımdaki bu yıkılmış adamı daha da yıkmaktan ne zaman kaçınmıştım ki? Yine kaçınmadım.

"Seni şuracıkta, o kanına girdiğin kadının yanına göndermemi istemiyorsan daha da benimle konuşma ağa. Sana karşı ne bir imtiyazım, ne de ufacık da olsa bir sabrım var." Soğuk sesimin yankısıyla beraber, üzerindeki soğukluğu parmak uçlarıma bulayan silaha daha sıkı sarılmıştım.

Her yeni sözcüğüm ile biraz daha yıkılan adamın parçalanmış gözleri ise artık, daha da yaşlıydı. Kayra Ağaya karşı içimde her zaman bir anlayış ve şefkat bulundurmuştum. Onu kendime en uzak gördüğüm zamanlarda dahi hissederdim bunu içten içe. Ama ne geçmişin nefeslerde baskı yaratan ağırlığı, ne de geleceğin getireceği soğuk rüzgarların donu artık bu tutumuma müsaade ederdi.

Karışalım (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin