Hazal'ın aramasıyla Kayra ile hararetle konuştuğu adamın arasına girmiş, gitmemiz gerektiğini söylemiştim. Tartışmaları yüzünden ablamı orada bir başına bırakmak istememiştim ve açıkçası tartışmalarının pek ilgimi çektiği de söylenemezdi. Şimdi ise Kayra'nın kullandığı arabada, Hazal'ı gelinlikçiden almış bir şekilde konağımıza doğru yola çıkmıştık. Ayrıca, Mahmut bu kadar saat nerelere kaybolmuştu bilmiyordum ama gelince ona onca saattir nereye kaybolduğunun hesabını soracaktım.
Ortalama bir hızla ilerleyen araba şehir merkezinden uzaklaşmış, yol kenarı kırsal olan alanlardan sonra konağımın uzun tavanlı geniş yapısı görünmüştü. Tüm bu yol süresince ise, Kayra daha önce hiç şahit olmadığım bir durgunluğun azizliğine uğramış gibi sessizleşmiş bir halde, düz bir ifadeyle arabayı kullanıyordu. Büyük ihtimal konuştuğu adamın getirisiydi bu hali.
Araba yavaşlayıp yolun kenarında durduğunda Hazal önce davranarak araçtan inmişti. Ardından ben de inerek, Hazal'ın tüm mağazayı içine soktuğu poşetleri almak için bagaja yönelmiştim. Bagaj kapağını açarak içindeki poşetleri kavradığım zaman konağın büyük kapısı açılmış ve içinden birkaç yardımcımız çıkarak poşetleri içeriye doğru taşımaya başlamışlardı. Benim torbalarla oyalandığım süreçte ise Hazal ve Kayra kendi aralarında, bir şeyler hakkında konuşmaya başlamışlardı.
Tüm poşetlerin çıktığına emin olup son poşeti de yardımcımıza vermiştim. İçeri giden poşetlerin ardından ise müstakbel eşlerin yanına ilerlemiştim. "Kınaya sen de katılacaksın değil mi Kayra?" Hazal'ın meraklı sesinden sonra Kayra düşünceli bir tavırla elini ensesine atmış ve gözlerini kısmıştı. "Benim ayrı bir planım vardı arkadaşlar ile birlikte biraz zaman geçirecektik," Hazal'ın yüzünün bayağı bir düştüğünü gördüm. Evleneceği adamın yanında olmasını istiyordu, hakkıydı tabi bunu istemesi.
Sırtımı lüks arabanın sıcak yüzeyine yaslayıp zippo ve sigaramı çıkardım. "...Ama önce kınaya gelip seninle vakit geçirmeyi ben de isterim. Birkaç saat sonraya erteleyebiliriz planı. Çok da büyük bir sorun olmaz." Hazal'ın yüzünün düştüğünü gördüğünde bana buruk gelen bir ifadeyle gülümsemiş ve parmaklarını Hazal'ın omzuna geçirip konuşmuştu. Derin bir nefesle çektiğim dumanı havaya üfledim. Hazal yüzünde çiçeklenen gülümsemeyle hemen başını sallamıştı. "Bu çok güzel olur." Kayra da başını sallamış ve üzerine gelen sigara dumanından rahatsız olarak yüzünü bana çevirmişti.
"Konuşmanız bittiyse Hazal ile içeri girelim, yok eğer bitmediyse de sen içeri gel öyle konuşun Kayra Ağa. Kapı önünde hoş olmuyor." Benim tavizsiz sesimi duyduklarında Hazal ilk önce bana kötü kötü bakmış ardından ise yüzünü umutlu gözlerle Kayra'a dikmişti. "Buyrun Kayra Ağa, sizle bir kahve içelim." Kayra'nın kararsız tavrıyla ondan önce konuşmuş ve önden ilerleyerek konağın içine girmiştim.
Ardımdan gelen ikiliyle beraber hızlı adımlarımla avludaki çardağa geçip, rahat sandalyelerden birine oturmuştum. Arkamdan gelen ikili de hemen ardımdan yaptığım eylemin aynısını gerçekleştirmişti. Bizim geldiğimizi gören Ebru ise, acele bir telaşla koşturarak avluya girmişti.
"Ağam, hoşgeldiniz. İstediğiniz bir şey var mı?" Ebru tane tane konuşmuş ve insan içinde girdiği hanım hanımcık tavrına bürünmüştü. Gözleri gözlerimi bulduğunda ise asıl oyuncu parlaklığı yakalamıştım. Bu genç kız gerçekten dikkat edilinmesi gereken bir aura yayıyordu çevreye.
"Biri sade biri orta şekerli kahve. Hazal'a da neskafe getir." Sesim sert ve emrivaki çıkmıştı ama Ebru'nun buna takılacağını sanmıyordum. Hazal'a neskafe istemiştim çünkü asla türk kahvesi içemiyordu. Boğazından geçmediğini iddia ederdi henüz on iki yaşında bir çocukken ve eskide ne huyu varsa şimdi de onları devam ettiriyordu. Kahveyi de hâlâ içemediğini varsaymıştım, itiraz etmediğine göre de öyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karışalım (BxB)
AksiEvvel zaman içinde, insanların gerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan iki adam varmış. (BxB) 12 Ekim 2018 yayımlanma tarihi~ Lütfen emek hırsızlığından kaçının. Artık bunlarla ilgili mesajlar almaktan çok sıkıldım ve yoruldum. Eğer yazar olmak is...