4. BÖLÜM

100 18 18
                                    

Selamlaaarr. Yine ben. Uzun bir aradan sonra merak eden okuyucularımı daha fazla bekletmeden hemen paylaşmak istedim. Daha fazla uzatmadan hemen şuraya bölümü bırakıp bizim grupta yarın sözlenecek arkadaşın dedikodusu için WhatsApp'a kaçıyorum.

"İşte şimdi bittin eve erkek atmak ne demek kız hemde iki tane" diyen kardeşine baktığında her şey için geç kalınmıştı.

Çünkü arkadan Engin abisi, sol taraftan babası ve sağ taraftan da annesi sırayla Yiğit'in kafasına vurmuştu.

Ablasına yüklenilmesini beklerken yine kendi kazdığı kuyuya kendisi düşen genç, sitemli bir ses tonuyla

"Bu da gol sayılmadı yaa, ben artık pes ediyorum. Yoruldum senin suçlarının bedelini ödemekten "diyerek kenara geçmişti.

Yiğitin susmasını fırsat bilerek, koşup önce babasına sonra da sırayla annesi ve abisine sarılan Meyra 16 yaşında ve kendisiyle aynı boyda olan kardeşi Yiğit'i de kolunun altına alıp sarmalayarak öptükten sonra, bırakmadan, tekrar babasna çevirmişti bakışlarını

"Ben sizi hafta sonu bekliyordum babacığım. Biliyorsun önümüzdeki hafta da ortak sınavlar olduğu için öğretmen arkadaşlarımızla soruları hazırlamak için bizim bahçede buluşmaya karar verdik "

diyerek Onların öğretmen arkadaşı olduğunu ve asla evin içine girmediğini sadece ailesinin anlayacağı bir şekilde özetlemişti Meyra.

"Kuruyup kalacaksın bu bahçede, kendin yaşadığın yetmez gibi şu gül gibi kızları da buraya getirdin artık hep birlikte on tane kedi alır, emekli olunca da huysuz, depresyon teyzeler olarak ölürsünüz" diyen Yiğit'i kollarının altından çıkarıp omzuna sağlam bir yumruk attıktan sonra tekrar yamacına almıştı.

Yiğit'in bu esprisini yüzüncü kez duyan ailesi ve kızlar tepki vermezken beyler gülmemek için dudaklarını ısırarak, ellerini kaşınmayan burunlarına götürüp dokunmuşlardı.

Babasının ters bakışlarına maruz kalan Yiğit ise ağzına fermuar çekme işareti yaptıktan sonra gerçekten susmuştu.

"Ee kızım bizi tanıştırmayacak mısın arkadaşlarınla" diyerek Meyra'nın aklına başına getiren kişi tabiki annesi olmuştu.

Annesinin cümlesini duyan Mehmet ve Emir ise Meyra'yı beklemeden Orhan Amca ve Sedef Teyzenin elini öpüp, Engin ve Yiğit ile tokalaştıktan sonra kendilerini tanıtmışlardı.

Daha fazla ayakta beklemek istemeyen Nida

"Masaya geçelim orda devam edelim" deyince

Mehmet "Biz müsaade isteyelim, sizin aileniz gelmiş ayıp olmasın soruları ayrı ayrı hazırlar okulda kesin karara varırız " deyince hareketlenmeye başlayan iki genci durduran Orhan Bey olmuştu.

"Olur mu oğlum öyle şey, buraya kadar gelmişsiniz. Belli ki doğru dürüst vaktiniz olmuyor. Okulda da öğrencilerin sesinden gürültüsünden adam akıllı konuşulmaz bile. Biz hafta sonu gelecektik ama Engin'in şehir dışına seminere gitmesi gerekiyormuş bende ailece olmak istediğim için gelme planını erkene alıp kızıma sürpriz yapmak istedim. Siz burada oturun, çalışın biz de içeriye geçeriz.Hem zaten orada da toparlanması gereken eşyalar varmış hepimiz de işlerimizi bitirdikten sonra işiniz yoksa akşam yemeğine siz de bize eşlik edersiniz olur mu?" diye sorunca.

Kızlara doğru dönmüştü ikisi de. Kızlar da tebessüm ederek olumlu anlamda başlarını sallayınca Teşekkür ederek oturmuşlardı.

Ailesi içeriye geçtikten sonra daha fazla vakit kaybetmek istemeyen Meyra hemen kağıtları ve ders kitaplarını getirmişti. 9. Sınıfların dersine en hakim iki kişi Mehmet ve Güneş olduğu için onlar birlikte çalışıyordu. 10. Sınıfların sorusunu ise Nida tek başına hazırlamak istemişti çünkü birçok konuda olduğu gibi bu konuda da yalnız başına daha rahat konsantre oluyordu. 11 ve 12. Sınıfların sorularını Emir ve Meyra hazırlıyordu. Meyra resim öğretmeni olsa da bir çok alana ilgisi vardı, hatta Güneş'le birlikte açıköğretim'den başka bölümlerde üniversite okumaya devam ediyorlardı.

HAYÂL-İ GERÇEK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin