17. BÖLÜM

49 7 32
                                    

Selamlaaarr... Özlediniz mi bizi?

Biz hasretinize dayanamadık tatlış bir bölümle geldik :)

Keyifli okumalaaarr 🌿


Ertesi sabah güne gözlerini ilk açan Mehmet olmuştu. Diğerleri dün gece oldukça geç yatmanın uykusuzluğu serin ve açık havanın etkisi ile hâlâ uyurken o uyanmış rutin işlerini hallettikten sonra hemen dün geceden kalma dağınıklığı toparlamıştı.

Ateş yaktıkları alanda kalan külleri de temizledikten sonra, havanın serin olduğunu fark etmişti. Sevdiği ve arkadaşları hasta olmasın diye hemen yerine yeni bir ateş yakıp semavere koyduğu suyun da kaynadığını fark edince çayı demlemişti.

Dün kızların yiyecekleri astıkları ağacın yanına gitmiş onların hazırladıkları aparatif şeyleri çıkartıp kahvaltılıkları almıştı. Her ne kadar kampta konserveler ile beslenildiğini bilseler de, onların asıl amacı eğlence olduğu için hiçbir keyiflerinden vazgeçmeyi düşünmemişti.

Kızlar da aynı fikirde olmuş olacaklar ki; börek, kek, hatta sarma ve dolma yapıp koymuşlardı. Onların hazırladığı poşete şaşkınlık ile bakarken yanına gelen Emir ve Ali'nin sesi ile kafasını o tarafa çevirmişti.

"Ooo, aşiret çocuğu erkencisin." Diyerek dün gece ki sıra gecesine gönderme yapan kişi Ali olmuştu.

"Ben erkenci değilim, siz tembelsiniz" diye cevaplamıştı Mehmet de O'nu.

Ali hiçbir şey demeden Mehmet'in elindeki poşete bakmaya devam etmişti.
Ali'nin normal şartlarda asla bu lafın altında kalmayacağını bilen Emir ve Mehmet onun suskunluğuna şaşkınlıkla bakmaya başlamışlardı.

Emir konuşma işini ertelemek istemese de Mehmet, Nida ile ilgili bir sıkıntı olduğunu tahmin etmişti. Bu yüzden de önce kızlar ayaklanmadan sofrayı hazırlayıp sonra onunla rahat rahat konuşmak istemişti. O yüzden yeniden hareketlenmişti.

Emir de onun ne yapmaya çalıştığını fark etmiş ve çadırın yakınına Mehmet'in yaktığı ateşin yanına katlanabilir iki masayı açıp etrafına sandalyeleri dizdikten sonra yeniden Mehmet'in yanına dönerek yiyecekleri şeyleri birlikte masaya taşımaya başlamışlardı. Herşeyin tamamlandığını görünce kızların da uyanmadığından emin olarak derdini öğrenmek için Ali'nin yanına geçmişlerdi.

Ali'yi ortalarına alarak oturduktan sonra konuyu ilk açan Emir olmuştu.

"Neyin var lan iki gündür, suratın sirke satıyor. Nida'da dibinde daha ne istiyorsun?"

Emir'in sorusunu duymamış gibi davranan Ali'nin omzuna dokunarak

"Ali, oğlum bilinmez derde mi düştün ? Konuşsana!" Diyerek soruyu yinelemişti Mehmet.

Ali birkaç gündür kafasında kurmaktan yorulduğu konuyu arkadaşları ile konuşup çözüme kavuşturmanın en doğrusu olacağını fark ederek; ikisinin arasından kalkıp, göz göze gelecek şekilde oturduktan sonra

"Ben Nida'yı çok seviyorum" demişti.

Mehmet ve Emir şaşkınlıkla birbirine bakarken aynı anda

"Bu mu lan sorun?" Diye sormuşlardı.

Ali, konuya yanlış yerden girdiğini fark ederek baştan başlamıştı anlatmaya.

"Ya sorun tabi ki O'nu sevmem değil." Duraksadı

"Yani evet,sorunum onu sevmemle alakalı ama..." Sustu. Derin bir nefes çekerek devam etmişti

"Off... Ulan ben Nida ile evlenmek istiyorum" diye aniden söyleyivermişti.

Beyler yine sorun ne olduğunu anlamamışlardı. Emir, Mehmet'in de düşüncelerine tercüman olarak

HAYÂL-İ GERÇEK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin