13. BÖLÜM

68 10 15
                                    

Selamlaarr :) Özlediniz mi bakalım beni 😅
Fazla bekletmeyeceğim demiştim, buyrun o halde keyifli okumalar :)

Ali ilk kez gün ışığında gördüğü adama, tanımaya çalışırcasına bakıyordu. Çok tanıdık geliyordu ama bir o kadar da yabancı. Ben bu adamı nerde gördüm diye düşünürken Buğra'nın üstüne atlayan Emir'i görünce tutmak için hemen hareketlenmişti.

"Ne demek lan Temur nerde? Asıl siz ne yaptınız Meyra'ya? Yeni numaranız bu mu?"

Diyerek yakasına yapışmıştı. Ali onu çekiştirirken Güneş de duyduğu cümlenin paniği ve siniri ile Buğra'nın saçlarına yapışmıştı.

"Bana bakın o kızı size yâr etmem anladınız mı beni? Kıymetini bilseydiniz oğlum! Şimdi bizi ona götür yoksa valla yolarım saçını sakalını." Diyerek gerçekten de çekiştiriyordu saçlarını.

Hangisiyle mücadele edeceğini bilemeyen ve gerçekten canı yanmaya başlayan Buğra, çoktan geldiği için pişman olmuştu. Bir manyağın elinden yakasını kurtaramadan diğer deli saçlarını çekiştiriyordu.

Ali, Emir'i geriye çekemeyince Buğra onun bileklerini kavrayıp itekledikten sonra kendini geriye doğru çekmiş ve yakasını Emir'in elinden almıştı.

Saçlarını kurtarması ise Güneş'in yanındaki Mehmet sayesinde daha kolay olmuştu. İkisinin de elinden kurtulduktan sonra birkaç adım geriye giderek üstüne başına çeki düzen vermeye başlamıştı.

Bu sırada Güneş'i çeken Mehmet ona sinirle bakarken söylenmeye başlamıştı.

"Mahallenin serseri oğlanları gibisin yemin ediyorum. Yalnızca elinde tesbihin eksik. Boş gördüğüne ya taş fırlatıyorsun ya da gidip bir yerine yapışıyorsun. Nesin sen, son intikam alıcı falan mı?"

Mehmet'in homurdanmasından sonra bir nebze utansa da bunu asla ona belli etmeye niyetli değildi.

"Sen de bırakmıyorsun ki şöyle rahat rahat döveyim. Yıllardır bu ânı bekliyorum ben. Bir hafta daha içinde tutamadın mı aşkını? Şöyle şunları bir güzel pataklasaydım. Ondan sonra gelip bana açılsaydın. Şimdi sırf sevdiğim adamsın diye seni kırmamak için isteklerine uyum sağlamak istiyorum."

Tek kaşını kaldırıp daha da sinirle bakmaya başlamıştı Mehmet. Bunun hesabını sormayı sonraya bırakarak Buğra'ya dönmüş ve

"Kardeş sen gelsene şöyle bir oturalım. Böyle birbirimizin üstüne atlama ile çözülecek iş değil bu." Diyerek bahçeyi işaret etmişti.

Az önce yaşadıklarından sonra gözü oldukça korkmuş olan Buğra, hem korkudan hem de onlardan intikam almak istediğinden

"Geleyim gelmesine ama sadece seninle konuşurum."

Dediğinde yeniden üstüne saldırmak üzere hazırlanan Emir ve Güneş'i görünce yine geriye doğru adım atmıştı.

Mehmet onları sert bakışı ile durdurduktan sonra

"Hareket edeni, saldırmaya kalkanı, dinlemeyeni Nida'ya teslim ederim." Diyerek Buğra'nın koluna dokunarak bahçeye doğru götürmüştü.

Nida da Güneş'e dönüp "Sen, Mehmet'in senin o ayyaş gibi aşk acısı çektiğin hallerini duymasını istemiyorsan"

daha sonra Emir'e bakarak

"Sen de şiddetten nefret eden Meyra'nın senin bir psikopat gibi davrandığını bilmesini istemiyorsan." Dedikten sonra işaret parmağını ikisine doğru sallayarak "Adam gibi oturup dinleyeceksiniz. Sorunumuz Buğra ile değil, unutmayın." Diyerek az önce Mehmet'in geçtiği yoldan ilerleyerek onların yanına geçmişti.

HAYÂL-İ GERÇEK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin