23. BÖLÜM

34 7 17
                                    

Selamlaaarr... :) Bugün sizleri sıkmadan bölüme başlarken çok sevdiğim şiirlerden birini paylaşarak sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Bakalım beğenecek misiniz?

"Onu Sevebileceğinin En Yücesiyle Sevdin, Titreme Daha Fazla Kalbim.
Bağışla Kendini Artık, Onu Da Bırak Gitsin.
O Senin Ezel Gününden Kaderin
Sen Onu Nasılsa Bin Kere Daha Seveceksin"


"Büyülenmek" hayatı boyunca filmlerde duyup, kitaplarda okuduğu bir kelimeydi.

Yaşayacağını hayal bile edemezken, şimdi kendi hikayesinin ana karakteri olarak yaşıyordu bu duyguyu Nida.

"Ne güzel bir hismiş" diye düşünmekten kendini alamıyordu bir türlü ama önünde diz çökmüş elinde tuttuğu yüzük kutusu ile gözlerinin içine bakıp bir cevap bekleyen Ali'yi daha fazla bekletemeyeceğini "Ne düşünüyorsun?" Sorusu ile anlamıştı.

Etrafındaki kimse ile göz göze gelmemeye gayret ediyordu. Çünkü bu karar sadece ikisine ait olmalıydı ve herhangi bir kişi bile olumlu anlamda başını sallarsa bütün büyü bozulur diye düşünüyordu.

"Senin yalnızlık çektiğin âlemde bir ömür senin eşin olmaktan, seninle aile kurmaktan daha güzel bir şey olabilir diye düşünüyordum"

"Peki, bulabildin mi?"

"Bulamadım." Dedikten sonra herkesin duyabileceği şekilde

"Eveeeettt" diye cevap verip başta Ali'nin sonra da herkesin derin bir nefes vermesini sağlamıştı.

Ali, kutudan çıkardığı yüzüğü Nida'nın ellerini tutup önce öpücük kondurduktan sonra sağ elinin yüzük parmağına takıp ayağa kalkmıştı. Nida'yı kollarının arasına alıp sımsıkı sardıktan sonra ayaklarını yerden kesecek şekilde kucağına alıp kendi etrafında birkaç tur dönmeye başlamıştı.

İşte şimdi başlıyordu asıl hikâye, şimdi yeniden yazılıyordu onların kaderleri. Nida için doğduğu gün pek özel bir gün değildi ama şimdi anlam kazanmıştı.

Sadece Nida için değil kızlar için de çok değerliydi yaşadıkları anlar. Her dakikasını birlikte geçirmek için Nida'nın etrafında dört dönüyorlardı.

Nida bir ara hediyeleri açmayı düşünmüştü ama Güneş elinden çekerek

"Sahiden herkesin içinde bizim hediyemizi açacak kadar güveniyor musun bize? Yazık vallahi aramızdaki dostluğa acıyorum şuan" dedikten sonra görevliden rica ederek hediyeleri arabaya göndermişti.

Gecenin ilerleyen saatlerinde çifte kutlama için pasta gelmişti. Ali ve Nida birlikte pastanın üzerindeki mumları üfledikten sonra hep birlikte kadeh kaldırmışlardı.

Güneş elindeki bardağı dudaklarına götürürken etrafı birden bire insan yığını olmuştu. Mehmet elindeki bardağı çekerken Meyra da

"Bu gece asla olmaz" diye tehdit ediyordu.

"Neden olmuyormuş yaa. Arkadaşımın şerefine içmeyeceksem ne zaman içeceğim."

"En son içtiğinde çocuk hırsızı olarak hapse girecektik. Bu sefer içince ya kapkaç yaparsın ya da gider organ mafyasına bulaşırsın." Diye cevaplayarak mızmızlanan Güneş'i susturmaya çalışıyordu Mehmet.

"Kanki valla günlerdir yorgun ve uykusuzum nolur başka gece iç. Hatta birlikte içip ortalığı dağıtalım. Şimdi sen sarhoş olacaksın Mehmet ile ben uğraşacağım" Diye son kozunu kullanmıştı Emir.

Meyra kendi bardağını da bırakıp

"Hadi bakalım herkes becerebildiği işi yapsın o zaman." Diyerek kolundan tuttuğu Güneş'i pistte dans eden Yağmur ve Arda'nın yanına doğru çekiştirmeye başlamıştı.

HAYÂL-İ GERÇEK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin