"İkna edilmek ve inanmak arasında ne kadar fark olduğunu fark edince benim farkıma varacaksın" (Cümle bana aittir)
Selam arkadaşlaaar 🤭 Nasılsınız bakalım keyifler yerinde mi? Özlediniz mi kızları?
Valla ne yalan söyleyeyim biz özledik sizi :)
Hepinize keyifli okumalar dileyerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum ve kendime kahve yapmaya gidiyorum :)
~~~
Sonunda yemeği de dışarda yemeye karar vermişlerdi. Aile bölümlerinin hepsi dolu olduğu için akşam karaoke etkinliği olan bir bar bulmuşlar ve hemen rezervasyon yaptırıp hazırlanmışlardı.
Yağmur kalın askıları olan siyah ve hemen dizlerinde biten bir elbise giyerken Güneş ve Meyra da benzer model ama farklı renk diz kapaklarının bir karış üzerinde biten gece elbisesinden yana kullanmışlardı tercihlerini. H
Hepsi hazırlanmış Nida'nın odadan çıkmasını bekliyorlardı. Kot pantolon ve salaş bir gömlek giyip ben böyle gideceğim dediği için Güneş kıyameti koparıp eline gece elbisesini zorla verdikten sonra odaya geri yollamıştı. Odadan ruh gibi bir yüzle çıktığında böyle olacağını bilen Meyra elinde makyaj çantası ile hazırda bekliyordu.
O'nu kırmızı elbisenin içinde adeta ateş parçası gibi gösterecek bir makyaj yaptıktan sonra ıslık çalarak etrafında dönmeye başlamıştı. Güneş de tüm sapıklığı ile elini Nida'nın göğsünün açıkta bıraktığı kısma dokundurarak onunla uğraşmaya başlamıştı.
"Yavrum hepsi senin mi?"
Nida kendisinden beklenmeyecek bir şekilde gülerek
"He yavrum benim. Gerekse vereyim 2 kilo." Dediğinde kızlar keyifle kıkırdamışlardı.
Nida aynaya baktığında gördüğü kadından memnun kalmış olacak ki kırmızı rujuna aldırmadan kızlara birer öpücük kondurmuştu.
Güneş hızla aynanın karşına geçip yanağına bakarken Meyra çok bilmiş bir hava ile
"Kalıcı rujdu bebeğim panik yapma." Dediğinde Güneş yine tüm fenalığı ile Nida'ya dönerek
"Bu gece istediğin kadar öpücük verebileceksin desene." Diyerek koşmaya başlamıştı çünkü bu sefer sınırı aştığını biliyordu kafasına topuklu ayakkabı yemek istemediği için hemen dışarıya çıkmıştı.
Aradan geçen birkaç dakikanın ardından kızlar da gelmişti. Meyra elinde tuttuğu kabanı Güneş'e uzatarak
"Giy şunu bir de senin hastalığınla uğraşamam şu sıralar"
Güneş sırıtarak kabanı üzerine geçirdiğinde hemen öne atılarak
"Arabayla gitmesek mi ? Zaten iki dakikalık mesafede" dediğinde Meyra ters bir bakış atarak
"Gece o kafayla seni buraya kadar sırtımızla taşımakla uğraşmamızı istiyorsun sanırım ama benim belimde o kadar derman yok kızıl bela"
"Ay yok be kafa dağıtmaya gidiyoruz. Bugünün sahibi Nida. Ben o kadar dağıtmam" dediğinde Meyra her ne kadar ikna olmasa da Yağmur'un
"En kötü ihtimal taksi tutarız" demesiyle yürümeyi kabul etmişti.
Yolda ilerlerken Güneş çalan telefonu çantadan çıkardığında gözlerini devirmişti.
"Kızlar bu köfte benim oyunumu anlamış sanırım" diyerek gelen görüntülü aramayı açmış ama kamerayı kapatmıştı. Mehmet'in yüzünü görebiliyordu ama kendi yüzünü göstermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYÂL-İ GERÇEK (TAMAMLANDI)
Random"Esmer Güzelim" diye seslenmişti genç adam Yıllar sonra duyduğu o ses tonuna ve hafızasından silmek için gecelerce uykusuz kaldığı o seslenişe kalbinin çarpıntısına engel olamadan bakmıştı Meyra. Bileklerinden kuvvetin çekildiğini ise elinde tuttuğu...