16. BÖLÜM

58 8 13
                                    

Selamlaaarr... Burayı çok ihmal ettiğimin farkındayım ve özür dileyerek yeni bölümü yayınlıyorum. Aslında aylar öncesinden bölümler yazıldı ama bir türlü düzenleyip atmaya fırsat bulamadığım için bölümler biraz aksıyor. Bundan sonra daha dikkatli olmaya gayret edeceğim. Hatalarım için şimdiden anlayışınıza sığınıp sizleri bölümle baş başa bırakıyorum.


Meyra ve Emir'i gönderdikten sonra O'nların konuşmaktan odun toplayamayacağını bilen Mehmet, çadır kurdukları alandan eline büyük boy bez poşet alarak uzaklaşıp odun toplamaya gitmişti.

Ali çadırların içine düzen verip, etrafı keşfe çıkarken Nida ve Güneş de hazırladıkları yiyeceklerin olduğu poşeti Ali'nin talimatı ile çadır alanından biraz ileriye ağacın dallarına bağlamışlardı. Bunun sebebi ise yine yabani hayvanlardı. Yemek kokusunu alarak çadırlarını karıştırmalarını istemedikleri için de bulundukları alandan uzakta duran ağaca asmışlardı.

Meyra ve Emir birbirlerine söz vermiş olmanın verdiği mutluluğu yaşıyorlardı ama Emir aklına takılan son şeyi sorup sormamanın kararsızlığı içindeydi. Meyra Emir'in yüzündeki o ifadeyi görünce fark etmisti bir sıkıntı olduğunu.

"Ne oldu, ne takıldı aklına?"

Şaşırmıştı Emir. Meyra'nın kendisini nasıl anlayabildiğini merak etmişti

"Nereden anladın aklıma takılan şeyi?" Diyerek sorma gereği hissetmişti o yüzden.

"Yıllarca beni bekleyen bir adam gibi sarıp sarmalamadın beni. Ayrıca daha ilk günden gözlerindeki ışığı söndürmüş olmam mümkün değil diye düşünüyorum. Kaşlarını da çattın. Şimdi söyle bakalım neyi merak ediyorsun?"

Meyra'nın açıklaması üzerine dudakları yeniden kıvrılmıştı Emir'in. Sevdiği kadın tarafından böyle güzel anlaşılabilmek çok güzeldi çünkü.

"Sorduğum soruyu cevaplamama hakkına sahipsin, rahatsız olursan da açıkça söyle lütfen. Çünkü ben bunların hepsini kabul ederek sana elimi uzattım sadece merakıma yenik düşüyorum ister istemez." Diye kıvranmaya başlayan Emir'i gören Meyra onun ne soracağını tahmin ederek açıkça söyleme gereği hissetmişti.

"Soracağın soru Temur'la ilgili galiba. Rahatsız olacağım bir durum yok çekinmeden sorabilirsin aklına takılan her şeyi."

İşte şimdi rahatlamıştı Emir.

"Pekâlâ." Derin bir nefes alarak devam etti

"Senden ilişkini baştan sona anlatmanı isteyemem böyle bir hakkım yok, ama dayanamıyorum Meyra daha birkaç ay öncesine kadar göz ucuyla bile bakmıyordun hiçbir erkeğe, bana karşı yakınlaşmaya başladın ve Temur denen herif ortaya çıktı. Sen bana o kadar yakınlaşmışken onun gelişi ile yerle bir oldun, yetmez gibi onunla bir gece hatta neredeyse 2 gün geçirdin. Sonra yine bana döndün. Evet, çok mutluyum kendimi rüyada gibi hissediyorum, ama asıl korkum bu rüyadan uyanmak zorunda kalmak."

Meyra onun her kelimesinde haklı olduğunu biliyordu. Böyle bir soruyla karşılaşmak beklediği bir şey değildi ve bu yüzden de hem şaşırmış hem de Emir'i bu hale getirdiği için kendine kızmıştı. Tıpkı Emir'in az önce yaptığı gibi derin bir nefes çekmiş ve konuşmaya başlamıştı

"Haksız olduğun tek bir cümle yok. Belki yerinde başka birisi olsa beni hayatına kabul etmez hatta yüzüme bile bakmazdı ama sen sanki birkaç gün beklemiş gibi yıllarca bekledin beni. Üstelik hiçbir zorunluluğun yokken.

Evet sana baştan sona her şeyi anlatamam ama bunu ikimiz için yapamam. Yüzüme her baktığında geçmişimi değil beni görmeni istiyorum çünkü. O'nu nasıl sevdiğimi düşünmeni değil seni nasıl sevdiğimi anlamanı istiyorum.

HAYÂL-İ GERÇEK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin