Ares

5.7K 573 140
                                    

Babamla eş zamanlarda eve geldiğimizde hiçbir şey demeden odama geçtim.

Annem ile babamın ben yanlarında yokken hakkımda daha rahat konuşabileceklerini biliyorum.

Ben de bu sırada valizimi hazırlayabilirdim.

Dolabımın askılık kısmının altında duran büyük valizi aldım ve yere koydum.

Fermuarını açtıktan sonra sık giydiğim kıyafetlerimi valize yerleştirmeye başladım.

Odamın kapısı tıktıklanınca "Gel!" dedim.

Babam içeri girdiğinde gülümseyerek ona baktım.

"Hazırlanmaya başlamışsın." dediğinde "İşi hızlıca halletmek istedim." dedim.

"Benimle ilk tanıştığın zaman ileride böyle tedavi görmem gerektiğini bilseydin yine de beni ister miydin?" diye sordum merakla.

Sorumu sorarken o kadar çekinmiştim ki babamın yüzüne bakamamıştım.

Babam yatağıma oturdu ve "Öyle şey olur mu? Keşke seni daha önce tanısaydık diyorum." dedi.

"Zaten bir buçuk yaşında tanışmadık mı?" diye sordum.

"Olsun. Daha önce tanışmak isterdim." diyen babama "Bunu ben de isterdim." dedim.

Babam ve annem...

Öz değildi. Bir buçuk yaşımdayken beni evlat edinmişlerdi.

Öz olsalar bu kadar iyi olamazlardı.

"Alt tarafı yazın yanınızda olmayacağım." dedim.

"Olsun. Küçücük kızım yanımdan ilk kez ayrılacak." dediğinde güldüm.

"Okuma kitabı getireyim mi? Orada okursun." dediğinde "Aslında burada kalsın. Kamp bittiğinde gelip burada okurum." dedim.

Bunu asıl isteme sebebim geri dönmek için heyecanlandığım bir sebep olmasını istemekti.

Tabii ki annem ve babamın özlemi içimde evime gelme isteği oluşturacak fakat başka bir şeylerin de beni eve bağlamasını istiyordum.

"Öyle olsun bakalım." diyen babama tebessüm ettim.

"Akşam yemeği birazdan hazır olur." diyerek yataktan kalkan babama "Tamam, birazdan gelirim." dedim.

Babam odamdan çıktığında yatağıma uzandım.

Valizimi hazırlamaya birazdan devam edebilirdim.

Kampa gittiğimde bana neler öğreteceklerdi?

Kendini korumaya öğreneceksin, demişti doktor. Daha doğrusu satir demişti bunları.

Benim yaşlarımda başkalarının olduğundan da bahsetmişti.

Aklıma okuduğum kitaplar, izlediğim diziler ve filmler gelince kendi kendime güldüm.

Hayatımı kurtarmak için gittiğim yaz kampında gerçek aşkı bulabilir miydim?

Bu beni daha da güldürürken "Ne o? Ergen kızlar gibi sadece yazın sürecek bir aşk mı yaşayacaktım?" diye sordum.

Bahsettiğim ergen kızların yaşadığına aşk demek oldukça yanlış.

Onlar sadece yaz boyunca bulundukları yerde kendilerine göre "popülerlik" olan yaşamlarında kendilerini yalnız bırakmak istemiyorlardı.

Sadece yaz boyunca ilgi toplamak, sevilmek istiyorlardı.

"Tam bir aptal gibi."

"Bence de öyle." diyen ses ile yatağımda fırladım.

Odamın köşesinde duvara yaslanmış halde duran adama baktım.

"Sen, sen nasıl buraya girebildin?" diye sordum korkuyla.

Alaya karışık bir ses ile "Beni tanıyamadın mı güzellik?" diye sordu.

"Güzellik diyebilecek kadar cesaretli misin?" diye sordum.

"Cesaret benim sembollerimden biridir." dediğinde yatakta doğruldum.

"Tanrı Ares?" dedim sorarcasına.

Tanrı Ares, Savaş tanrısı; Zeus ve Hera'nın oğlu. Ayrıca On İki Olimposlu'dan biridir.

Athena ile giriştiği mücadeleler ve Afrodit ile olan aşkı ile tanınır.

Tabii en önemlisi de en sevilmeyen tanrı olarak tanınması.

Sırıtışının arasında "Cesaretim ile tanınmam onur verdi." dedi.

"Bana göre aptal cesareti." dediğimde tanrı Ares bozulmuştu.

"Bu da ne demek oluyor?" diye sordu.

"Cesaretlisin, kabul fakat cesaretini yanlış kullanıyorsun. Strateji uygulamıyorsun. Bodoslama daldığın için birçok kez yenildin." dedim.

Tanrı Ares alt dudağını aşağı doğru kıvırdı ve "Bir savaş olacak olsa tanrıların yanında durur muydun?" diye sordu.

"Bu sorunun önem derecesi ne?" diye sordum.

"Eğer tanrıların tarafında olmazsan infazın gerçekleşebilir." dediğinde yüz ifadem değişti.

"Çocuk, sana tavsiyem tanrılar için mücadele et." dedikten sonra gidince kafam karıştı.

"Neden tanrı Ares buraya kadar gelip bana bunu söyleme gereği duydu?" diye sordum kendi kendime.

Çember Kırılana DekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin