Çember Kırılana Dek

Dolduramaz

Afrodit'in kocası Hephaistos her geceyi atölyesinde geçirirdi.

Bu da iki sevgilinin şafak vaktine kadar birbirlerini sevmek için büyük bir fırsattı.

Ares’e her zaman görevi kapıyı izlemek olan Alectryon adında genç bir adam eşlik ediyordu.

Bu sayede Alectryon Helios’un , Güneş'in efendisi, ufukta göründüğünü Ares'e haber verirdi.

Bir gün Alectryon uyuyakalınca Helios Afrodit’in Hephaistos ile yattığı aynı çarşaflarda iki sevgiliyi gördü.

Öfke dolu bir şekilde, Hephaistos'u aradı ve ona her şeyi anlattı.

Yunanlılar için, herhangi bir tanrı veya tanrıçanın istediği herhangi biriyle dilediği türden ilişkisi yaşayabilirdi.

İzin verilmeyen yalnızca tek bir sevgiliye sahip olmak ve onu korumaktı.

Başka bir deyişle, resmi sadakatsizlik. Afrodit ve Ares arasındaki ilişki de tam olarak buydu.

Hephaistos’un daha önce hiç olmadığı kadar acı hissettiğini söylenir.

Her zamanki gibi sadece intikamı düşündü.

Bunu yapmak için, altın ipliklerden yapılmış muhteşem bir ağ tasarladı.

O kadar inceydi ki gözle görülemiyordu, ama aynı zamanda son derece dirençliydi. Altın iplik ağını yatağa yerleştirdi.

Sonra Afrodit’e bir seyahate çıktığını söyledi.

Ares de bu fırsatı kaçırmadı ve hemen Afrodit’i görmeye gitti.

Yakınlaştıkları anda altın iplik ağı üstlerine düştü ve onları yakaladı.

Hephaistos hemen geldi ve bu yakaladığı çifti tanrıların önüne götürdü.

Tanrılar; Afrodit ve Ares'in düştüğü bu duruma o kadar çok güldüler ki gülüşlerinin sonu olmayacak gibiydi.

En çok da Ares'in zıttı olan Athena güldü bu duruma.

Bu gerçekleştikten sonra aşıklar serbest bırakıldı ve yolları ayrıldı.

Ares, yakalanmalarına sebep olan Alectryon’u bir horoza dönüştürerek Güneş her göründüğünde şarkı söyleterek cezalandırdı.

Romantik aşk tanrısı Eros, bu ikisinin sevgisinden doğdu.

Ares ve Afrodit birbirini bir daha göremeyecek olsalar da, kuralı çiğnediler.

Yedi çocukları daha oldu ve hala birlikteler.

Athena, Ares'i takmadan "Planıma göre onun gelmemesi gerekiyordu. Ben kendi planımı uyguladım ve yoluma devam ettim." dedi ve yürümeye başladı.

"Aslında biz kaçmadan titanlar uyandı ve Afrodit gelmeseydi bizi o iki avcı gibi öldüreceklerdi." dedim.

Athena sinirle bana bakarken doğruyu söylediğim için pişman değildim.

Afrodit'i orada da bırakmak istememiştim.

Suçluluk duyuyordum. Tek suçluluk da değil, ihanet de etmiş gibi hissediyordum.

Aksel'in yanında bana giymem için verdiği kıyafetin ne olduğunu tahmin edebiliyordum.

Afrodit'in ünlü elbisesi. Bu elbiseyi giyen kadın Afrodit'ten sonraki en güzel kadın olurdu.

"Athena, çizgiyi aşıyorsun! O benim karım ve savaşta önemli yeri var!" diye bağırdı Ares.

Neredeyse tüm tanrılar tarafından sevilmeyen Ares'in Afrodit'e karşı böyle bir aşk yaşaması Romeo ve Juliet'ten daha romantik gelmişti.

"Bu kız, o güzelliği ile böbürlenen karından çok daha fazla işimize yarayacak!" diye bağırdı Athena.

Ares sinirle "Afrodit, On İki Olimposlu'dan biriydi. Bu kız güçlü olabilir ama Afrodit'in yerini kimse dolduramaz!" dedi.

"İşime burnunu sokmasaydı yakalanmazdı." diyen Athena'ya Ares, "O olmasaydı ölmüştün! Şimdi ise o ölmüş olabilir, Afrodit sırf sen onu geride bıraktın diye ölmüş olabilir! Hiç mi vicdan azabı çekmiyorsun?" diye bağırdı Ares.

Athena'ya onun bu acıklı sözlerinin hiçbiri işlememişti. Aynı ses tonunda cevap verdi.

"Her koyun kendi bacağından asılır. Ayrıca Afrodit, titanlar için önemli bir koz olmuştur. Onu öldürmek yerine kullanacaklardır."

Ares sinirle saçını karıştırdı ve "Oraya gidip Afrodit'i alacağım." dedi.

"Sadece sen de ellerine düşersin. Şimdi bir kez de olsa o aklını çalıştır ve Olimpos'a gidelim." dedi Athena.

Ares ondan hiç beklemeyeceğimiz bir hamle yaptı ve Athena'ya boyun eğdi.

Bunu Afrodit'i kurtarmak için yapmıştı.

İkisi de bize tek bir laf etmeden kaybolunca derin bir nefes verdim.