Aksel ve Metehan yanıma gelince Aksel "İyi misin?" diye sordu.
"Ah alt tarafı beş yüz basamağın tepesinden ağaçların üzerine düştüm." dedim.
"O kadar merdiven yürümemiş oldun." dedi Metehan.
Konuşurken suçluluk hissinden gözlerini kaçırıyordu.
"Gerçekten o kadar merdiven inmeye üşeniyordum." dedim gülümseyerek.
Metehan da gülümseyince Aksel "Herkes iyiyse mağaraya girelim." dedi.
"Girelim, girelim." dedim ve yürümeye başladım.
Metehan ve Aksel de peşimden yürürken Aksel elimden çantamı aldı ve "Ben taşırım." dedi.
"Teşekkürler." derken mağaraya girmiştik.
"Şimdi nereden gideceğiz?" diye sordum merakla.
"İleride, solda giriş kapısı var." dedi Aksel.
"Bir tanrı ile konuşmaya yaklaştığını söylemiştin, tam olarak ne kadar ilerlemeyi başarmıştın?" diye sordum.
Aksel bana bakmadan "Giriş kapısından geçtikten sonra Kerberos daha fazla ilerlememe engel olmuştu." dedi.
Kerberos, Hades'in üç başlı köpeği. Ölülerin diyarının nöbetçisi.
Kuyruğu bir yılan olmasının yanı sıra sırtında sayısız yılan başı bulunuyordu.
İsminin anlamı ise çukur, şeytani çukur ve çok derin demekti.
Bu yüzden yeraltı kapısında nöbet tutuyor.
"Kerberos'un ürkütücü olduğunu duymuştum." dedim.
Aksel "Çünkü öyle." dediğinde gerilmiştim.
"Tanrı Hades ile farklı bir şekilde iletişime girsek ve bize anahtarı verse olmaz mı?" diye sordu Metehan.
Aksel, "Tanrılar bizim gibiler için uğraşmaz." dedi.
Haklıydı, tanrılar bizim için çabalamazdı.
"Geldik." diyen Aksel ile önümüzdeki mağara duvarına baktım.
"Peki, buradan nasıl Hades'in mekanına gireceğiz?" diye sordum.
Aksel bu dediğime gülümseyerek duvara yavaşça dokunmaya başladı.
Duvardaki bir çıkıntıyı tuttuğu an kendine doğru çekti.
"Filmlerde hep çıkıntı içeri doğru ittirilir." diye mırıldandım.
Sonuçta daha önce böyle fantastik bir yolculuğa çıkmamıştım. Bu işlerin nasıl ilerlediğini pek bilmiyorum.
Mağarının duvarı yana doğru kayarken Aksel "Duvar geri kapanmadan girin." dedi.
Aksel'i dinleyerek içeri girdiğimizde çevreye baktım.
İlginç derecede büyük olan içerisinde derin bir ırmak vardı.
Aksel koluma dokunduğunda ona döndüm ve "Efendim." dedim.
"Bak ilerideki kayıklar ile karşıya geçeceğiz." dediğinde heyecanlanmıştım.
Bu konu hakkında fazla bilgim yoktu fakat ölülerin bu kayıklar ile ebedi hayata gittiklerini duymuştum.
"Öylece binip gidecek miyiz?" diye sordu Metehan.
"Hayır." dedi Aksel.
"Kharoon ile görüşmemiz lazım."
Kharoon ya da Kharon, ölülerin kayıkçısı idi.
Kharoon ölü ruhları önümüzdeki ırmağı geçirmek ile sorumluydu.
Tabii bu işi beleşe yapmıyordu, karşılığında para alıyordu.
Kharoon tatmin olacak kadar para alamaz ise ruhları kovardı.
Zaten para olmadan yumuşamayan Kharoon'u ikna etmek bazenleri oldukça güç oluyordu.
Bunun yanı sıra ölülerin ırmaktan karşıya geçebilmesi için gerçek hayatta gömülmeleri lazımdı. Aksi takdirde Hades bataklığını geçmelerine izin verilmezdi.
"Irmağı onsuz geçemeyiz." dediğimde Aksel "Acheron ırmağı." diyerek bilgimi destekledi.
"Ee nerede bu herif?" diye soran Metehan ile başımı onaylamazcasına sağa sola çevirdim.
"Birileri benim hakkımda konuşuyor galiba!"
Arkamızdan gelen gür ses ile aynı anda arkamıza döndük.
Bu gördüğümüz kişi Kharoon idi. Onu Yunan mitolojisi için yaptığım araştırmalarda resmedilmiş olarak görmüştüm.
"Bizi Acheron ırmağından geçirmen lazım." dedim.
Kharoon hepimizi baştan aşağı süzdü ve "Pek ölüye benzemiyorsunuz." dedi.
"Çünkü değiliz." dedi Metehan.
Kharoon güç bir kahkaha attı ve "Diri olarak girseniz bile geri dışarı çıkamazsınız." dedi.
"Sen sadece bizi ırmağın karşısına geçir." dedi Aksel.
Kharoon kısa bir süre düşündükten sonra "Paramı alayım." dedi.
Aksel para kesesinden çıkardığı paraları Kharoon'a verirken "Sağız diye fazladan ödeme." dedi.
Kharoon memnun olmuş bir halde gülümsedi ve "Kayığa binin gençler." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember Kırılana Dek
FantasyMitolojik yaratıkların günümüzde de olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Peki mitolojik yaratıkları görememe sebebimiz gözümüzü kapatan bir perdeyse? Mitolojik yaratıkları gördüğünü söylediği için ailesi tarafından doktora götürülen Alya gözünde perde ol...