Çalan kapı ile derin bir nefes verdim. Gece ailem ile komedi filmi izlemiştik ve sornasında güzel bir uyku çekmiştim.
Şimdi ise beni götürmek için gelmişlerdi.
Annem kapıyı açtığında gördüğüm iki cüsseli adama baktım.
İkisinin kafasında da büyük ve bence komik şapkalar vardı.
Yanındakine göre daha kısa boylu olan adam "Alya Çakır?" dedi sorarcasına.
"Benim." dedim.
"Ahmet Bey gönderdi. Sizi kampa götüreceğiz." diyen uzun boylu adama "Ailem ile vedalaşmam için bana biraz süre verin." dedim.
"Tabii." diye izin verdiklerinde anneme sarıldım ve "Seni çok seviyorum." dedim.
"Ben de seni çok seviyorum, güzelim." diyen annemden gülerek ayrıldım.
Babama baktığımda gözleri dolmuştu. "Hanımcılığını geri döndüğümde aynı şekilde görmek istiyorum." dedim.
Babam bu dediğime kaşlarını çattı ve "Ayıp, babaya öyle denir mi?" diye sordu.
"Galiba az önce dedim."
Babamlar bu dediğime gülerken babama sarıldım ve "Evden yalnız kalacaksınız. Lütfen ben yokken bana kardeş yapmayın." dedim.
"Bu yaşında kardeş kıskançlığına mı gireceksin?" diye soran babama "Girmemem için kardeş yapmamanız lazım." dedim.
"Saygısız." diyerek gülen babama "Ben de seni çok seviyorum. Sizi oradan ararım. Bu vedalar ne iğrençmiş, neyse. Görüşürüz." dedim.
Annemler de bana "Görüşürüz." dediğinde uzun boylu adam benim için valizimi aldı.
Ayakkabılarımı giyip evden çıktığımda annemlere belki de son kez bakarak el salladım ve bizim katta olan asansöre bindim.
İki adam da benimle birlikte asansöre binince "Şu koca şapkalarınızı çıkaracak mısınız?" diye sordum.
Uzun boylu şapkasını çıkardığında gördüğüm boynuzlar doktorunki ile aynıydı.
"Siz de satirsiniz demek." diye mırıldandım.
Daha kısa adam "Seni kampa biz götüreceğiz." dediğinde onu onaylarcasına kafamı salladım.
"İsimlerinizin ne? Yolculuk uzun sürecek diye tahmin ediyorum, böyle resmi olmadan gidelim istiyorum." dedim.
Normalde sessiz, kendi başına takılan biriydim fakat yalnızlıktan delirdiğimi düşündüğüm zamanı hatırlıyorum da yalnız kalmak istemiyorum.
İnsanlar ile samimi olup herhangi bir olay yaşadığımda arkamdan "Zaten tek başına takılan sessiz biriydi. Altından bir şey çıkacağı belliydi." dedirtmek istemiyordum.
Bu konu üzerine hiç düşünmemiştim fakat ister istemez sınıf arkadaşlarımın ,daha doğrusu eski sınıf arkadaşlarımın, benim hakkımda böyle konuşmuş olması canımı sıkmıştı.
Uzun boylu adam "Ben Ferhat. Arkadaşım Osman. Ayrıca yolculuğumuz kısa sürecek." dedi.
"Bu kamp şehir ortasında değil ya?" dedim gülerek.
Aslında biraz düşündüm de bir şeyi saklamak için en mantıklı yol göz önüne koymaktır.
Yine de böyle insanları şehir ortasına götürecek halleri yok. Umarım yoktur.
Osman Bey "Tabii ki şehir ortasında değil. Şehrin dışında fakat bizim bineceğimiz araba oraya kısa sürede gitmemizi sağlayacak." dedi.
Osman Bey bunu derken asansör giriş katında durmuştu.
Asansörden indim ve "İyiymiş. Bu gideceğimiz araba nasıl bir şey? Süper gücü falan var herhalde." dedim.
Ferhat Bey bu duruma gülerek "Asıl iş şoförlerde." deyince anlamayarak ona baktım.
"Şoförler derken? Bir arabayı tek bir kişi sürer." dedim.
"Yunan mitolojisine ilgin olduğunu duydum. Kendin çözmeye çalışsana." dedi Ferhat Bey.
Ona cevap bile vermeden düşünmeye başladım.
Birden fazla şoför ve bunlar oldukça hızlı...
Aklıma gelen şey ile dehşetle iki adama baktım.
"Gri kardeşler mi?" diye sordum.
İkisi de sırıtırken Ferhat Bey "Evet, öyle." dedi.
"Hayır, hayır. Onlar olmasın. Lütfen. Canımı seviyorum!" diye yakındım.
İkisi de bu halime gülerken apartmandan çıktık ve yakınmak için oldukça geç bir zaman olduğunun farkına vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember Kırılana Dek
FantasyMitolojik yaratıkların günümüzde de olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Peki mitolojik yaratıkları görememe sebebimiz gözümüzü kapatan bir perdeyse? Mitolojik yaratıkları gördüğünü söylediği için ailesi tarafından doktora götürülen Alya gözünde perde ol...