Kharoon ile birlikte kayığa bindiğimizde Kharoon "Hepiniz insan mısınız?" diye sordu.
Kaşlarımı çattım, oldukça tuhaf bir soru olmuştu.
"Neye benziyoruz?" diye sordum.
Kharoon bana yanaştı ve garip bir şekilde beni koklayarak "Kokun farklı." dedi.
Derin bir nefes verdim. Daha ben kim olduğumu bilmiyordum.
"İnsan olup olmadığımız önemli değil, sen bizi karşıya geçireceksin ve iş bitecek." dedi Aksel.
Galiba bunu söyleme sebebi benim rahatsız olmamı engel olmaktı.
Aksel'e teşekkür edercesine baktığımda bana tebessüm etti.
Kayık kıyıya vurunca Kharoon "Benden bu kadar. Size bol şans." dedi.
Üçümüz kayıktan indiğimizde "Sırada ne var?" diye sordum.
Aksel, "Biraz yürüyelim. Göreceksin." dedim.
"Peki." diye mırıldandım.
Kısa bir yürüyüşten sonra ortalıkta dolaşan ruhlar ile karşılaştık.
Metehan hayretle "Bunlar da ne böyle?" diye sordu.
"Yeni ölen insanlar. Hayatlarında yaptıklarına göre ya cezalandırılacaklar ya da rahat bir yaşam için imkan sunulacak." dedi Aksel.
"Nasıl bir cezalandırma?" diye sordum.
"Yaptıkları suça göre çalışma cezası. Hades'in tarlalarında çalışırlar." diye beni bilgilendirdi Aksel.
Heyecan ile "Tamam, hadi gidelim." dedim.
Aksel tüm kapıların önünde duran Kerberos'u gösterince sessizce yutkundum.
Anlatılan kadar büyük, korkutucu ve güçlüydü.
"Onu nasıl geçeceğiz?" diye sorduğum sıra Kerberos bizi görmüştü.
Kerberos bize doğru yaklaşırken Aksel "Daha önce de burada takılmıştım." dedi.
Metehan korkudan titrerken "Ne yapacağız?" diye sordu.
Aksel, "Daha önce savaşarak geçmeye çalışmıştım, şimdi tam tersini deneyeceğim." derken Kerberos yanımıza gelmişti.
Aksel sakinleşmek için derin bir nefes verdi ve elini Kerberos'un ortadaki kafasına doğru uzattı.
Kerberos üç kafasını da sağa doğru yatırırken Aksel ortadaki kafasını yavaşça okşamaya başladı.
Kerberos'a dikkatlice baktım. Bakışları tuhaftı.
Kendini sevdiriyordu fakat bu bir tuzaktı! Bunu nasıl anladığıma dair hiçbir fikrim yok ama emindim.
Kerberos'un kuyruğu havaya hafifçe kalkarken "Aksel, dikkat et!" diye bağırdım ve ona doğru koşup yana ittirdim.
Aksel ile birlikte sağa düşerken tam zamanında yetiştiğimi fark ettim.
Çünkü Kerberos kuyruğu ile az önce Aksel'in bulunduğu konuma sert bir darbe oluşturmuştu.
Aksel şaşkınlıkla "Bunu nasıl fark ettin?" diye sorunca "Bence bunu sonra konuşabiliriz." dedim.
"Haklısın." diyerek ayağa kalkan Aksel'in ardına saklanan Metehan'a baktım.
Ayağa kalktığım an Kerberos ile göz göze gelmek ödümü koparmıştı.
Kerberos üç kafasından da derin nefes verince saçlarım geriye doğru uçuştu.
Kerberos patisini havaya kaldırdığı sıra deli cesareti ile gözlerimi ona sinirle diktim.
Kerberos bir anda korkmuşcasına ses çıkarıp kaçarken Aksellere döndüm.
"Az önce ne oldu?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Kerberos senden korkup kaçtı." dedi Metehan.
"Bu nasıl olur?" diye sordum.
Aksel, "Hiçbir fikrim yok ama daha fazla oyalanmadan kapıdan geçmemiz gerektiğini biliyorum." dedi.
"Haklısın." dedim ve önümüzdeki kapılara baktım.
"Hangi kapı?" diye sordum.
"Ortadaki." diyen Aksel ile kapıya baktım.
Devasa olan kapı sonuna kadar açıktı.
Az önce Kerberos'u korkutmanın verdiği cesaret ile önden içeri girdim.
Aksel ve Metehan arkamdan geldiğinde çevreye baktım.
Burası gerçek anlamda bir cennetti. Tertemiz, huzurlu ve sessiz.
Aksel'e döndüğümde dalmış bir şekilde bir yere baktığını fark ettim.
Bakışlarını takip ettiğimde çimenlerin üzerine oturmuş genç bir kıza baktığını gördüm.
Siyah saçları ve gözlerinin aksine bembeyaz teni olan kız uzun ince parmakları ile saçını örüyordu.
Metehan "Aksel, gitmeliyiz." diye fısıldadı.
Aksel ise dayanamayıp kızın yanına doğru yürümeye başladı.
"Aksel oraya gitmemelisin!" diye bağıran Metehan ile endişe ile Aksel'e baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember Kırılana Dek
FantasyMitolojik yaratıkların günümüzde de olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Peki mitolojik yaratıkları görememe sebebimiz gözümüzü kapatan bir perdeyse? Mitolojik yaratıkları gördüğünü söylediği için ailesi tarafından doktora götürülen Alya gözünde perde ol...