Ölümsüzsün

2.9K 303 49
                                    

Sahile ulaştığımızda derin bir nefes verdim.

Gemi tamamen battığında büyük bir tahta parçasına tutunup Metehan ile sürüklenerek sahile ulaşmıştım.

Yarım saattir sürükleniyorduk ve ölmeden gelebilmemizin sebebinin tanrı Poseidon olduğunu biliyordum.

"Teşekkürler tanrı Poseidon." dedim kendi kendime.

Metehan'ın nabzına baktığımda nabzı oldukça yavaşlamıştı.

"Hayır, hayır, hayır. Seni kurtaracak bir şey olmalı." dedim ve ayağa kalktım.

Metehan için bir şeyler bulmaya gitmeliyim ama onu yalnız bırakamazdım.

Çözüm bulamamaktan delirirken gözyaşlarıma hakim olamıyordum.

Titreyen sesimle "Tanrılar, lütfen duyun sesimi. Sizden çok şey istediğimi biliyorum ama Metehan yaşamalı, lütfen yardım edin bana." dedim.

Ormanın içinden asil bir şekilde yürüyerek gelen tekboynuzlu atı ,unicornu, görünce nutkum tutuldu.

Kafasının ortasından düz bir boynuz olan bu saf ve masum olduğuna, kanı içildiğinde kişiyi ölümsüz kıldığına, bu nedenle öldürmenin lanet getireceğine inanılan efsanevi bir hayvandı, tek boynuzlu at.
(Medyaya daha iyi hayal edebilmeniz için görsel bıraktım.)

Tekboynuzlu at yanıma gelip sanki selam verirmiş gibi öndeki iki bacağını eğince sırtındaki bıçağı fark etmiştim.

"Kanını kullanmama izin mi verildi?" diye sordum şaşkınlıkla.

Tekboynuzlu at "evet" anlamda kafasını aşağıya ve yukarıya salladığında bıçağı çekinerek aldım.

Tekboynuzlu atın kanını Metehan'a içirdiğimde ölümsüz olacaktı.

O yaşarken bir sürü arkadaşı ve sevdiği insan ölecekti fakat o yaşayacaktı.

Dünya'dan sıkılacaktı, belki de bu kararımdan dolayı benden nefret edecekti.

"Umurumda değil, sadece yaşamalısın. Daha ölüm vaktin gelmedi." dedim ve sırtımdan Aksel'in çantasını çıkardım.

Su için olan termosunun kapağını aldım ve tekboynuzlu ata baktım.

"Çok almayacağım, yine de özür dilerim." dedim.

Tekboynuzlu at "Yap hadi!" dercesine bana bakarken yanağını yüzeysel olarak kestim.

Kestiği yerin altına termosun kapağını koyarak akan kanı topladım.

Vakit kaybetmeden Metehan'ın yanına eğildim ve kanı Metehan'a içirdim.

Metehan'ın yarası hızla kaybolurken derin bir nefes verdim.

Rahatlamanın verdiği bir gülümseme ile "Tekrardan teşekkürler tanrı Poseidon." dedim.

Poseidon; denizlerin ve depremin olduğu tanrısı olduğu gibi atların atası ve koruyucusu olarak kabul edilirdi

İnsanlara atları yularından tutarak nasıl kullanabileceklerini öğretti.

Poseidon’un altın yeleli atlarıyla sürdüğü savaş arabasına bakarak savaş arabacılarının da dostu olduğunu söylemek oldukça mümkün.

Metehan derin bir nefes ile gözlerini açınca "İşe yaradı!" diye bağırdım.

"Ne işe yaradı?" diye soran Metehan'a "Tekboynuzlu atın kanı, uyanmana ve yaranın iyileşmesini sağladı." dedim.

Metehan yavaşça doğrulurken "Tekboynuzlu atın kanı mı? O ölümsüzlük sağlamaz mı?" diye sordu.

Yere bakarken "Artık ölümsüzsün." dedim.

Metehan olduğu yerde kalınca "Evet, bunu senden habersiz yaptım ama yaşaman için bu şarttı." dedim.

"Çok havalı dostum!" diye bağıran Metehan işin asıl kısmını bilmiyordu bile.

Onca kişiyi kaybedecek fakat kendisi yaşamaya devam edecekti.

Emin olmak için "Kızmadın mı?" diye sordum.

"Tabii ki kızmadım." diyen Metehan'a sıkıca sarıldım ve "Seni de kaybedeceğim diye çok korktum." dedim.

"Yenge bir tişört giysen fena olmaz." diyen Metehan ile hızla ondan ayrıldım.

Elimde bulunan tek çantaya, Aksel'in çantasına, baktım ve "Aksel umarım kıyafet paylaşmayı seviyordur." dedim.

Metehan sırıtarak "Seninle paylaşmayı sever." dediğinde Aksel'in çantasından siyah bir tişört alıp giydim.

Elbise gibi gelen tişört komik dururken Metehan, "Aksel nerede?" diye sordu.

"Gemi ikiye ayrıldı ve o diğer taraftaydı fakat gelecek. Gelmek zorunda." dedim.

"Peki biz neredeyiz?" diye soran Metehan ile çevreye göz attım ve emin bir ses tonunda konuştum.

"Kayıp Şehir Atlantis."

Çember Kırılana DekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin