"Anne."
"Boğulmamanı söylemiştim. Bu kadar çabuk mu vazgeçtin hayattan."
"Ben çok yoruldum anne." Uçsuz bucaksız denizin yüzeyinde annemle sadece kafalarımız gözüküyordu. Ona doğru yüzmek istesemde kollarımı hissetmiyordum. "Anne lütfen seninle gelmeme izin ver."
"Bana söz verdin Alya. Yaşayacaksın herkese her şeye rağmen hayatta kalacaksın."
"Beni tutsak ettiler anne. Böyle nefes alamıyorum."
"Hemen pes mi ettin?Sana ne dedim. Denizde boğulma yeter." Annem yavaş yavaş suyun altında kaybolurken arkasından bağırdım.
"Beni burada yalnız bırakma anne." Annem suyun üzerinden tamamen kaybolduğunda ayaklarımdan çekiştirilmeye başladım. Kollarım tekrar serbest kaldığında çırpınarak suyun üzerinde kalmaya çalıştım. Hızla suyun altına çekildiğimde derinlere doğru iniyordum. Ağzıma dolan portakal çiçeği tadındaki su, nefesimi keserken suyun içerisinde bana doğru uzanan elleri tutmaya çalıştım. Başımı yukarı doğru kaldırıldığımda mavi gözlerini gördüm. Beni ellerimden tutup yüzeye çıkardığında gökyüzünden daha mavi gözlerinde gördüğüm tek şey öfkeydi. Hep olduğu gibi.
Boğazımı yakan damağımda portakal çiçeğinin tadı vardı. Gözlerimi açmadan damağımdaki tat yüzünden yüzümü buruşturdum. Gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm şey yanı başımda dikilen beyaz önlüklü genç bir kadındı. Koluma takılı olduğunu yeni fark ettiğim serumu kontrol ederken gözlerimi tekrar yumdum. Az sonra duyduğum topuk seslerinden sonra genç kadının odadan çıktığını kapının yavaşça kapatılmasından anladım. Gözlerimi tekrar araladım. Kendi odamdaydım. Ama neden kolumda serum vardı? Kadına uyuyor numarası yapacağına sorsaydın. Sana da merhaba.
Yutkunurken boğazım çok kötü sızlıyordu. Yatakta doğruldum. Tüm vücudum tutulmuştu. Her bir kemiğimdeki ağrıyı iliklerime kadar hissettim. Genzimdeki portakal çiçeğinin acı tadını bastırmak için komidinin üzerindeki suya uzandım. Kendime bir bardak su doldurdum. Suyumdan yudum yudum içerken uyumadan önce yaşadıklarımı düşündüm. Ağlayarak üzerimdeki elbiseyi yere attığımı hatırlıyorum. Banyoya girdim. Boğazım, bir el boğazımı sıkıyordu. Kriz mi geçirmiştim? Ama Giancarlo'nun yanıma gelip benimle birlikte küvete oturduğunu anımsıyorum. Yada gelmemiş miydi? Şampuan! Şampuanı saçlarıma süren Giancarlo'ydu. Ya da değil miydi? Offff!
Yataktan kalkmak istedim ama kolumdaki serumla bunu yapamazdım. Aşağıdan Giancarlo'nun sert sesi geliyordu. Boşver, otur oturduğun yerde. Sırtımı yatak başlığına dayadım.
Giancarlo birisine çok sinirlenmiş olmalıydı. "Sen, kendi başına geleni öz yeğenine reva görebilecek kadar kötü bir kadınsın Bayan Rayne!" Annesine mi bağırıyordu? Yeğeni kimdi? Ona neyi reva görmüştü? Dinleme Alya her zaman yaptığın şeyi yap yat uyu. Annemle babam ben çocukken tartıştıklarında yatağıma girer yorganı kafama çeker uyurdum. Uyandığımda sanki kavgaları hiç yaşanmamış gibi davranırlardı. O zamanlar da edindiğim bir problem olduğunda ya da kaçmak istediğimde uyuma alışkanlığım sihir gibi gelirdi bana. Ama şu an sihirlere inanmayacak bir yaştayım. Zaten bulunduğum gerçeklikten uyuyarak kaçamayacağımı da biliyordum.
Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Üzerimde bol bir eşofmanla salaş bir kısakollu tişört vardı. İlk başlarda başım dönse de zamanla baş dönmem durdu. Yataktan destek alarak doğruldum. Serumu takılı olduğu demirden çıkarıp elime aldım. Küçük adımlarla kapıya ilerledim. Kapıyı kimsenin duymaması için yavaşça açıp koridora çıktım. Zaten birbirlerine bağırırlarken bir kapının açılma sesini duyacaklarını sanmıyordum. "Aynı baban gibisin. Onun kadar kalpsiz bir canavar olmuşsun!" Bu ses Bayan Rayne'ye aitti. Küçük adımlarla merdivenlere doğru yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Mia Donna +18 İtalyan "l.ll. Seri" (Tamamlandı)
ChickLitEli açıkta olan bacağımı okşamaya başladığında elimle elini tutup geri ittim. Bir anda belimden tutup beni kucağına oturttu. " Bir daha benim olanı benden saklama Alya." " Yoksa? " " Kadınım olman sana bir şey yapamayacağım anlamına gelmiyor. Şans...