7 yaşımdan sonrasını cehenneme çeviren dört katlı, bahçesinde tek bir ağacın bile olmadığı evin siyah demir kapısının önünde duruyordum. Kulağımda yankılanan çocukların çığlıklarıyla gözlerimi yumdum.
'' İçeriye adım atmaya cesaretin var mı?''
Kafamı çevirip yanımda dikilen Laura'ya baktım. "Neden beni rahat bırakmıyorsun?" diye sordum. Yanımda olması gereken Alya iken ben ölen arkadaşımın hayaliyle geziyordum!
"Sana bir soru sordum."
Omzumun üzerinden arkama baktım. Federico arabanın yanında çatılan kaşlarıyla bana bakıyordu. Muhtemelen neden kendi kendime konuştuğumu merak ediyordu. Önüme dönüp derin bir nefes aldım. "Buraya gelecek cesareti kendimde bulduysam içeriye de girerim," dedim.
"Gir o zaman. Artık bu defteri kapatmanın zamanı geldi Carlo."
"O defteri kapatınca sen de beni rahat bırakacak mısın?" diye sordum.
"Bana veda etmeye bile gelmedin."
"Ama sen bana veda etmeden gittin, " dedim.
"Öldüğümü kabullen. Seni bekliyor olacağım."
Sıkıntılı bir nefesi burnumdan verip evin bahçesine adım attım. Bakımsızlıktan dolayı etrafta yabani otlar ve uçuşan boş poşetler vardı. Kafamı kaldırıp 4. kata baktım. O gece üzerime siyah perde çeken pencere şu an bomboştu.
Akşam olmak üzereydi ve oldukça bunaltıcı bir hava vardı. Soğuk esen rüzgar yüzüme bir tokat gibi çarpıyordu. Evin kapısından dışarıya ağzında sigarayla Enrico çıktı. Gözleri kızarmış saçı başı dağılmıştı. Koyu kahve gözleri beni görünce ağzındaki sigarayı yere attı.
Hızlı adımlarla yanıma gelip kollarını sırtıma doladı. Bana sımsıkı sarılırken hıçkırarak ağlıyordu. "Beni affet abi. Yanında olamadığım için beni affet. Sana destek olamadığım için beni affet," dedi.
Boşlukta sallanan ellerimi havaya kaldırıp Enrico'nun kollarından tuttum. Kollarının arasından çıkıp yüzüne bile bakmadan eve doğru yürüdüm. Enrico yaşadıklarımı öğrenmemiş olsaydı hâlâ benden nefret edecek ve patronluğu elimden almak için elinden geleni yapıyor olacaktı.
Ahşap kapıyı elimle itip eve girdim. Yerdeki cam kırıklarına basarak ilerledim. Kulağımdan gitmeyen çığlıklarla dişlerimi sıktım. Bu evde aldığım her nefes vücudumda sönen bir izmaritti. Attığım her adım sırtıma inen kırbaçtı.
Hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim. Bazı yerleri sökülmüş ahşap merdivenlerin üzerinde kırık camlar ve duvardan dökülen sıvalar vardı. İlk katı çıktığımda uzaktan bir adamın acı dolu inlemesini duydum. Sonra yere düşen bir demir parçasının sesi. Çıktığım her basamakta adamın acı dolu inlemeleri çoğaldı. İçimde oluşan huzursuzlukla basamakları çıkmaya devam ettim.
En sonunda 4. kata gelince durup nefeslendim. Ciğerlerime çektiğim her nefes siyah bir duman gibi boğazımı yakıp kavuruyordu.
"BU ELLERİNLE Mİ DOKUNDUN OĞLUMA?! BU ELLERLE Mİ SOYDUN?!" Bayan Rayne'nin öfke dolu sesi boş duvarlara çarparak yankı yapıyordu. Ardından kulakları acıtan bir çığlık sesi duyuldu.
"OĞLUM DA BAĞIRDI MI BÖYLE? BIRAK BENİ DEDİ Mİ?"
"Aiuta mamma," diye fısıldadım. Sağ gözümden düşen bir damla yaş ayakkabımın üstüne damladı.
"Çok bağırdı. Kimsenin ona yardım etmeyeceğini bildiği halde çok yalvardı. En çok da seni istedi. Altımda anne diye sayıkladı sabaha kadar." Nicola'nın ağzından çıkanlarla gözlerim yanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Mia Donna +18 İtalyan "l.ll. Seri" (Tamamlandı)
Chick-LitEli açıkta olan bacağımı okşamaya başladığında elimle elini tutup geri ittim. Bir anda belimden tutup beni kucağına oturttu. " Bir daha benim olanı benden saklama Alya." " Yoksa? " " Kadınım olman sana bir şey yapamayacağım anlamına gelmiyor. Şans...