Uzun koridorda arkama bakmadan koşmaya devam ettim. Görüş açım sürekli dolan gözlerimden dolayı bulanıktı. Kulağıma bu sabah tanıştığım sarı saçlı kızın bağrış sesleri geldi. Kısa bir an durup dinledim ama arkamdan gelen ayak sesleriyle koşmaya devam ettim. Özür dilerim sarı saçlı kız.
Koridor boyunca asılı olan tanımadığım portreler sanki benim halime bakıp gülüyor gibiydi. Koridorun sonuna geldiğimde kaçacak ya da saklanacak bir yer aradım ama yoktu. Bana doğru yaklaşan dev cüsseli adama baktım. Yüzündeki iğrenç sırıtış giderek büyüdü. O bir canavardı. Henüz 7 yaşında olan küçük Carlo'nun ruhunu emmeye gelen canavar."Yolun sonuna geldik küçüğüm."
Yatağımdan kan ter içinde kalkıp derin derin nefes aldım. Gözlerimi karanlık odanın içinde gezdirdim. Karanlığın içinden bana yaklaşan yüzü gördüğümde uzanıp lambayı yaktım. Oraya tekrar baktığım da boşlukla karşılaştım. Yirmi altı gündür olduğu gibi yine lanet geçmişimin kabusuyla uyanmıştım. Odanın içerisindeki havayı soludum derin derin.
Lanet olsun! Koku gitmişti. Hızla ayağa kalkıp komidinin üzerindeki parfüm şişesini havaya sıktım. Havadaki kokuyu soludum. Neden onun gibi kokmuyordu? Onun kullandığı parfümdü oysa.
"Teninin kokusu eksik," dedi odanın köşesindeki koltukta oturan arkadaşım.
Ona ters ters baktım. Cevap vermemi bekliyordu. Ama onunla konuşursam kesinlikle delirirdim. Yirmi altı gündür zaten deli gibi ortalarda dolanmıyor musun küçüğüm? İç sesimle de konuşmamam gerekiyordu. O söylemişti Alya'yı bırakmamı ama bırakmamalıydım! Bırakırsam delireceğimi biliyordu. İç sesimden nefret ediyorum.
"Benimle konuşabilirsin Carlo," diyen arkadaşıma baktım. Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Ben senin dostunum Carlo," dedi. Gözüm şakağındaki kana gitti.
Elimdeki parfüm şişesini ona doğru fırlattım. "Rahat bırak beni!" diye bağırdım. Şişe duvarda parçalara ayrılırken odanın içi yoğun bir portakal çiçeği kokusuyla doldu.
Banyoya ilerleyip kendimi soğuk suyun altına bıraktım. Uzun süre suyun altında durduktan sonra havluyu belime sarıp odaya geri döndüm. Giysi odasına ilerlerken odamın kapısı tıklatıldı. Cevap vermeden giysi odasına girip havluyla kurulandıktan sonra dolaptan siyah bir gömlekle siyah kumaş pantolonu çıkardım. Ben üzerimi giyinirken giysi odasının kapısı tıklatıldı.
"Carlo?" diye seslenen Amir'di. Bugün başıma nöbetçi diye onu bırakmışlardı anlaşılan. Gömleğimin kollarını sıvayıp giysi odasından çıktım. Amir terasın kapısını sonuna kadar açmış odayı havalandırıyordu. Benim odaya girmemle bakışları beni buldu. Gecenin bu saatinde neden böyle giyindiğimi düşünüyordu büyük bir ihtimalle.
Komidinin üzerinden silahımı ve telefonumu alıp odadan çıktım. Amir arkamdan koşarak gelip yanıma geldi. "Nereye?" diye sordu. Ona kısa bir bakış atıp yürümeye devam ettim.
Dış kapıdan çıktığımda adamlardan arabamı getirmelerini söyledim. Amir kısa bir an yanımdan ayrılmış sonra tekrar geri gelmişti. Adamların getirdiği arabanın sürücü koltuğuna oturdum. Amir başka bir soru sormadan arabaya bindi. Gaza bastığımda arkamdan dört tane araba da bizimle hareket etti. Dikiz aynasından arabalara bakıp tekrar yola döndüm. Elime telefonu alıp Federico'nun yerine gelen Tom'u aradım. " Patronunuzun götünde dolanacağınıza gidin patroniçenizi bulun!"diye bağırıp telefonu kapattım.
" Alya'yı zaten arıyorlar ama seni de korumak zorundalar Carlo. Peşinde seni öldürmek için fırsat kollayan bir sürü insan var, "dedi Amir.
"Ben Alya gittiğinden beri ölüyüm zaten Amir!" diye bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Mia Donna +18 İtalyan "l.ll. Seri" (Tamamlandı)
ChickLitEli açıkta olan bacağımı okşamaya başladığında elimle elini tutup geri ittim. Bir anda belimden tutup beni kucağına oturttu. " Bir daha benim olanı benden saklama Alya." " Yoksa? " " Kadınım olman sana bir şey yapamayacağım anlamına gelmiyor. Şans...