"Nereye gidiyoruz patron?""Eve." Alya'yı görmeden ona sarılmadan tam üç gün dayanabilmiştim. Onsuz üç gün bile yapamazken nasıl olur da onu gönderirdim? Hangi kafayla almıştım bu kararı? Ne olursa olsun benimle kalmalıydı. Birden kafamda Boris'in sözleri yankılandı.
"Bırak sensiz bir hayatı yaşasın görsün. Eğer sensiz bir hayatı severse zaten seni hiç sevmemiştir. Seni sevmeyen bir kadını yanında tutmak koparılmış bir gülü suda yaşatmaya benzer. O gül, bir gün kurumaya mahkumdur. Sevdiğin kadının ellerinde can vermesini ister misin? İstemezsin tabi. Bırak senden gitsin. Seni gerçekten seviyorsa sensiz yapamaz mutlaka sana geri döner. "
Biliyorum dönmeyecek. O beni benim onu sevdiğim kadar sevmiyor. Ona yaşattıklarımdan sonra dönmek istememekte haklı da zaten. Sıkıntıyla oflayıp gözlerimi yumdum. Kaç gündür kabus görmekten doğru düzgün uyuyamamıştım. Alya yanımda olsaydı o kabusları görmezdim. Benim meleğim beni korurdu. Ben onsuz ne yapacaktım? Ya geri dönmezse ya artık beni sevmezse?
Araba aniden durunca gözlerimi açıp önümüzdeki arabadan inen adama baktım. Şoför, silahını eline alınca elimi omzuna koydum. "Koy onu yerine," dedim ve arabadan indim. Arkamızdan gelen arabalardan inen adamlarım silahlarını çıkarıp Enrico'ya doğrulttu. "İndirin silahlarınızı!" dedim.
Enrico arabasına yaslanmış ağzına yerleştirdiği sigarayı çakmağıyla yakmakla meşguldü. İndiğim arabanın ön kaputuna yaslanıp ona baktım. Beni ayağına bekliyordu ama daha çok beklerdi. Asla onun ayağına gitmedim gitmem de. Sigarasından derin bir nefes çekip bana baktı. Dağıtmak istediğim yüzüne arsız bir sırıtış yerleştirip aylak aylak yanıma geldi.
"Merhaba abi," dedikten sonra şaşkınlıkla elini ağzına götürdü. "Ah pardon abi, hep unutuyorum patron diyecektim,"diye devam etti. Sigarasını ağzından çekmeden kaşlarını çatarak beni süzdü." Ne o, yengem seni evden falan mı kovdu, ne bu hal? "diye sordu alayla.
" Ne var Enrico? Ne istiyorsan çabuk söyle. Senin ağzını yüzünü kırmamak için kendimi zor tutuyorum,"dedim dişlerimin arasından.
" Aaa niye öyle diyorsun abiciğim. Halini hatrını da mı sormayalım? Yengem nasıl, beni hatırladı mı? "demesiyle yakasından tutup arabanın kaputuna sertçe yaslamam bir oldu.
" Kanımdan demem seni burada öldürürüm oğlum. Bir daha Alya'nın adını ağzına almayacaksın!"dedim bağırarak. Bir elimle boğazını sıkıyordum. Yüzü kızarıp gözleri geriye doğru kaymaya başladı. Ellerimi hızla geri çektim. Ne olursa kardeş katili olmak istemiyordum ama bu puşt benim sabrımı zorluyordu.
Derin derin nefes alırken gülmeye başladı. Kafasını kaldırıp gülerek bana baktı. "Az kalmıştı. Neredeyse başarıyordun," dedi.
Alkol kokuyordu bu hallerinin sebebi sarhoşluktandı."Ne istiyorsun Enrico?" diye sordum sertçe.
"Sevgilimi. Ah pardon eski sevgilimi," dedi.
"Siktir git ayıl da gel Enrico. Yoksa elimde kalacaksın," dedim ona sırtımı dönüp arabanın kapısına yöneldim.
"Annem ameliyata giriyor,"dediğinde durdum. Yaşama şansının yüzde elli olduğu o ameliyata girmeyi neden kabul etmişti durduk yere? Zaten koşulsuz şartsız gelip patroniçeliği devrettiğinde bir şeylerden şüphelenmiştim ama başka bir şeyler planlıyor diye düşünmüştüm.
Arkamı dönüp Enrico'ya baktım. "Eee?" dedim.
Enrico yaslandığı kaputtan çekilip hızlı adımlarla yanıma geldi. Bir eliyle omzundan ittirip bağırmaya başladı. "Lan bırak şu inadı. Belki de ölecek kadın. Onu bir daha görmeyeceksin. Git son kez konuş!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
La Mia Donna +18 İtalyan "l.ll. Seri" (Tamamlandı)
ChickLitEli açıkta olan bacağımı okşamaya başladığında elimle elini tutup geri ittim. Bir anda belimden tutup beni kucağına oturttu. " Bir daha benim olanı benden saklama Alya." " Yoksa? " " Kadınım olman sana bir şey yapamayacağım anlamına gelmiyor. Şans...