Ne yaptığıma dair her şeyi yeni yeni idrak ederken ,ani bir hareketle Aras'ı ittirerek kendimi geri çektim.Bu ani hareketime karşı şaşırmış olsa da hiç bir şey belli etmeden uzun bir süre bana baktı.Yaptığım hareketi bu denli sakin karşılaması benim şaşırmama neden olmuştu.Bakışlarını benden çekti ve arkasına döndü.Yavaş yavaş ilerlemeye başladı."Aras nereye gidiyorsun?"diye sorduğumda ağzımdan çıkan kelimelere inanamadım.Neden böyle bir şey sorduğumu bilmiyordum.İstediği yere gitmekte özgürdü ve bu beni ilgilendirmezdi.Şu anda yüzüne o ukala sırıtışını yerleştirdiğinden adım kadar emindim."Sen içeriye gir ve kapıları kilitle!Benim işimin ne zaman biteceği belli olmaz!"arkası dönük ilerlemeye devam etti.İşten kastının ne olduğunu düşünmeye başladım ve aklıma kötü kötü şeyler gelmeye başladı.Yoksa...Hayır canım Aras böyle bir şey yapmaz.
"O da bir erkek Duru.Hatırlatmama gerek yok herhalde.Sonuçta hepsinin geninde var."diyen iç sesim yine kendini göstererek kalbimde tuhaf bir sızıya neden olmuştu.Aklıma takılan bu düşünceyle bahçeye açılan kahverengi salon kapısından içeriye girdim.Eve girer girmez beni füme tonlarla kaplanmış duvarlar karşılamıştı.Duvarlarla uyum içinde olan beyaz tonlardaki L koltuk takımının gözüme çarpmasıyla oraya doğru ilerlemeye başladım.İlerlerken de salonu incelemeye devam etmeyi de unutmadım.Koltuk takımının arkasında beyaz tonlarında oval aynalar ve şık bir yemek masası vardı.Bir çok aynanın duvarda asılı olmasını biraz garipsesem de salona farklı bir hava katmıştı.Masanın üstünde serili olan gümüş yaldızlı masa örtüsü ve üzerinde duran siyah
porselen süs tabağıda bizde buradayız diyerek kendilerini gösteriyorlardı.Ağır adımlarla ulaştığım koltuğa yavaş bir şekilde oturdum.Karşımda duran siyah ve beyazın uyum içinde birleşmesiyle oluşmuş tv ünitesini incelemeye başladım.Tv ünitesi;Televizyon için ayrılan beyaz bir yer,altta biri siyah biri beyaz olan iki çekmece,her iki yanında bulunan küçük beyaz vitrin ve son olarak fotoğraflar ve bibloların bulunduğu televizyonun koyulacağı yerin üzerindeki siyah bir raftan oluşuyordu.Televizyon tam ortaydı ve altında bulunan küçük boşlukta
da DVD oynatıcı vardı.İncelememi bitirdikten sonra tekrar ayaklandım.Fotoğraflar ve biblolardan oluşmuş siyah rafa doğru ilerledim.Elimi raftaki fotoğraflarda gezdirmeye başladım.Bu sırada gözüme bir fotoğraf çarptı.Fotoğrafı elime aldım ve incelemeye başladım.Genç oldukça yakışıklı mavi gözlü bir adam vardı.Yanında ise eşi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın vardı .Kadın yeşil gözleriyle ve sarı dalgalı saçlarıyla güzelliğini ön plana çıkarmıştı.İnce zarif bedene sahip olduğunu giydiği vücuduna yapışmış kırmızı tam dizinin biraz üzerinde kalan sade ama şık elbise ortaya çıkarmıştı.Bir an ikisinin ortasında duran çocuk dikkatimi çekti.Sarı saçları ve yeşille karışık mavi renk gözlere sahipti.Çocuğun Aras olduğu her halinden anlaşılıyordu.Duruşu,sertliği,asaleti ve ne kadar kabul etmek istemesem de yakışıklılığı o zaman da varmış.Yalnızca o zamandan bu zamana kadar tek fark
ise yüzünde hiç rastlamadığım içten gülümsemesiydi.Gülümsemek bir insana bu kadar mı yakışırdı?Bu kadar mı kusursuzlaştırırdı?Elimde tuttuğum fotoğrafı aldığım yere koydum ve son kez gerçek bir aile fotoğrafına baktım.Çünkü bir daha böyle bir aile fotoğrafı ile karşılaşacağımı düşünmüyordum.Evet kendi aileminde fotografı vardı ama biz hiç tam bir aile değildik.O fotoğrafta her zaman bir kişi eksikti ve öylede kalacaktı.Ben,annem ve Baran'dan başka kimse olmayacaktı.Aklıma yeni gelen Baran'la bir an da bedenim kendini büyük bir telaşa bıraktı."Baran..."diye mırıldandım.Serbest olan ellerimi başıma götürdüm.Ben Baran'ı tamamen unutmuştum.Nasıl olur da kardeşimi unuturdum.Hep o Aras gıcığı yüzünden...Ben de akıl mı bıraktı.Beynime hücum eden düşüncelerden çıkarak,ellerimi kafamdan çekerek cebime attım.Fakat aradığım şeyi yani telefonumu bulamadım.Hastane de kalmıştı.Hep bu öküz yüzünden.Aras'a sinirlenerek bir yerde telefon bulurum umuduyla evin içinde büyük bir arayışa başladım.Ve mutfakta duvara asılmış siyah renkte ev telefonunu buldum.Hızla bizim evin numarasını çevirdim.Fakat hesaba katmadığım bir şeyle karşılaşmamla telefonu sinirle kapattım.Bir insan neden bir evin telefonunun kablolarını söker ki...Tabi bu Arassa böyle bir şeyle karşılaşmak hiç şaşırılacak bir durum değildi.Sinirden ne yapacağımı bilemez vaziyette bir o yana bir bu yana gidip gelmeye başladım.Ne yapacaktım ben şimdi ?Aslında ne yapacağım gayet belliydi.Aras'ı beklemekten başka bir çarem yoktu.Bu gerçeklerle yüzleştikten sonra evde ne yapabileceğime dair bir şeyler düşündüğüm sırada mutfakta olduğumu fark ederek ne yapacağıma karar verdim.Yemek yapacaktım.Zaten karnımda acıkmıştı.Bu şekilde düşünerek beyaz sade ve şık mutfak dolaplarının arasında duran gri modern buzdolabına gittim.Kapısını açtım ve ağzına kadar dolu bir dolapla karşılaştım.Aslında ben boş olacağını düşünüyordum.Ama Aras Bey beni yine yanıltmayı becermişti.Buz dolabına şöyle bir göz gezdirdikten sonra gözüme çarpan tavuğu çıkardım.Tezgahın üzerine koydum ve tezgahın kenarında duran tavuğu kesebileceğim tahtayı aldım.Çekmeceden de bıçağı aldıktan sonra tavuğu küp küp doğramaya başladım.Tavuğun göğüsü olduğu için rahatlıkla doğradım.Ardından dolabın birinden çıkarttığım kasenin içine koyarak biraz suya tuttum.Çünkü pakette de olsa yine de pis bir şeyler olduğunu düşünüyordum.Tavuklar kasede beklerken ben de piriç ve şehriye aramaya koyuldum.Bizim ev kadar geniş bir mutfakta pirinçleri ve şehriyeleri bulmak hiç kolay olmayacaktı.Bu şekilde büyük bir arayışa girdim ve sonunda buldum.Buzdolabının yanındaki dolabın içindeydiler.Bulduklarımı tezgaha koydum ve tekrar buzdolabına ilerledim.Tavuk sote için gerekli olan domates biber vs. ve pilav için gerekli tereyağını alarak tekrar tezgaha gittim.Elimdekileri tezgaha koyarak altımda duran dolaptan pilav ,kavurma ve düdüklü tencereyi çıkarttım.Onları bir kenara koydum ve mercimek çorbası için lazım olan malzemeleride aldıktan sonra çorbayı yapmaya başladım.Çorbayı bitirdikten sonra ocağa aldım.Ardından pilavı ve tavuk soteyi de yapıp ocağa koydum.Yemekler pişerken aklıma ağlayan pasta yapmak geldi.Dolapta da malzemeleri görünce yapmaya karar verdim.Bir saat kadar bir sürede tatlıyı bitirip mevsim salatası yaptım.Ardından pişen yemeklerin altını kapattım.Çorbayı çorba haline getirmek için zar zor bulduğum mikserle çırptım ve aldığım yere geri koydum.Ardından sofrayı kurdum ve yemekleri tek tek masaya taşıdım.Kendi hazırladığım sofraya bakarak kendimle gurur duydum.Bakalım Aras Bey bu sofrayı görünce ne tepki verecek diye düşünerek kendimi koltuğa bıraktım.Ne kadar yorulduğumu göz kapaklarımın ağırlaşmasıyla anlamıştım.Ufak bir esnemeden sonra daha fazla kendimi tutamayacağımı anlayarak kafamın altına bir yastık alarak kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE
Novela JuvenilGeçmişte yaşadığı her şeye rağmen kalbindeki masumiyeti kaybetmeyen bir kalple,kötülüklerin esiri olmuş,nefret saçan bir kalbin hikayesiydi onlar. Belki birbirlerinden çok farklı görünüyorlardı ama ikisininde bilmediği ortak bir yanları vardı; Peş...