Anna'nın saraya gelişinden itibaren bir hafta geçmişti. Herkes bu hatunun neden bu haremde olduğunu anlamamıştı. Geldiğinden beri halvete girmeyen hatunun tek yaptığı kuzusuyla ilgilendikten sonra meşkhaneye girip kanun çalmayı öğrenmekti. Hünkar, bir kere bile yanına çağırmamıştı hatunu. İşin ilginç tarafı ise hatun hala daha gözdeler katında kalıyordu. Bunların sebebini bir tek Valide Sultan biliyordu. Zira Hasodabaşı İbrahim'in de izzahat verdiğine göre Anna hünkarın Muhibbi olduğunu bilmiyordu. Süleyman validesini bu konuda uyarmıştı. Hatunu halvete göndermeyecekti. En azından hareme iyice alışana dek bu sırrı kimse bilmeyecekti. Lakin Anna mutsuzdu. Her gün Muhibbi'yi görmek umuduyla has bahçeye iniyor, hayal kırıklığı ile karşılaşıyordu. Ona verdiği sözü tutmayan Muhibbi belki de çoktan unutmuştu onu. Bu düşünce Anna'nın canını sıkıyor, acı içinde kıvranmasını sağlıyordu. Bu ayrılıkra fark etmişti Anna: O Muhibbi'yi seviyordu.
Yine has bahçeye bir umutla çıktı. Üzerinde yeni dikilmiş elbisesinin eteklerini savura savura gezdi has bahçeyi. İçinden Tanrı'ya yalvardı. Bahçede gezdikçe omuzları hayal kırıklığı ile düştü. Tam geri döneceği sırada bir ağacın altındaki o bedeni gördü. Muhibbi ağaca yaslanmış, ona bakıyordu. Kollarını açtığını görünce hiç tereddüt etmeden kendini ileri attı Anna. Kısa süre sonra bedenleri buluşunca sımsıkı sarıldılar birbirlerine.
"Güvercin..."
"Muhibbi..."
Anna gülümseyerek sevdiği adamın yanağına bir öpücük kondurdu. Süleyman ise özlediği kokuyu içine çekti. Bir hafta boyunca bitmek bilmeyen devlet işlerinden hayli sıkılmıştı. Kısacık vaktinde Anna'yı görmek için has bahçeye indiğinde etrafta dolaşan güvercinini gördü. Ona olan hisleri her geçen gün büyüyordu Muhibbi'nin. Daha bir haftada nice şiirler yazmıştı ona. Nice düşlere dalmıştı.
"Neden daha önce gelmedin. Seni özledim, merak ettim."
Anna'nın sorusuyla tebessüm etti Süleyman. Onu korumak için girdiği bu zahmete şaştı kaldı. İstese her gece koynuna alırdı sevdiği kadını lakin ne Anna buna hazırdı ne de haremi...
"İşlerim vardı güvercin. Haydi gel, sana bir şey göstereceğim."
Anna, ikiletmeden Süleyman'ın elini tuttu. Has bahçedeki ağaçlık alana girdiler, çok geçmeden sarmaşıkların arasındaki belli belirsiz görünen kapıdan içeri girdiklerinde adeta cennete girmiş gibi hissetti Anna.
"Burası bizim gizli mabedimiz güvercin. Beni her özlediğinde Sümbül Ağa'ya söylemen yeterli. O zaman burada buluşacağız."
Anna sevinçle sevdiği adamın boynuna atladı. İki aşık birbirinin bedenine sarılı öylece durdular. Etrafta uçan kuşlar aşklarına besteler yapıyordu. Tatlı tatlı esen rüzgar gizli bahçedeki çeşmeden akan suyun sesine karışıp kulaklara doluyordu.
Bedenleri ayrılınca o çeşmenin kenarındaki mermerlere oturdular. Anna evindeki gölde yaptığı gibi çarıklarını çıkarıp çeşmenin havuzuna soktu ayaklarını. Süleyman da gülümseyerek eşlik etti ona.
"Nasıl? Alışabildin mi hareme?"
Anna sevinçle başını salladı ve bir hafta boyunca neler yaptığını anlattı. Hürrem'den, Mahidevran'dan bahsetti. Tanıştığı şehzadelerle oynadığı gizli oyunları söyleyince Süleyman kendini tutamayıp kahkaha attı. Anna o gülüşe bayılıyordu.
"Öyle gülme ama Hürrem Sultan bizi görünce bana çok kızdı. Evlatlarının yanına ondan habersiz yaklaşamazmışım."
Anna'nın asılan yüzünü görünce altın sarısı saçlara elini daldırdı Süleyman. Üzülmesine dayanamıyordu. Tam ağzını açacakken Anna sözünü kesti.
"Aslında haklı Muhibbi. Bu sarayda hünkarın yanında kalabilmek için çok savaş vermiş. Cariyeler sürekli geçmişte yaşananlardan bahsediyor. Biliyor musun zamanında hareme bir prenses gelmiş."
Süleyman, Anna'nın Isabella'dan bahsettiğini anlamıştı. Zamanında hem siyasi mesele için hem de Hürrem'i kıskandırmak için yanında tuttuğu hatun bir gün dairesinde intihar etmişti.
"Cariyelerin dediğine göre prensesi Hürrem Sultan öldürmüş."
Süleyman kaşlarını çatarak Anna'dan ayrıldı. Hürrem'e o gün atılan iftiraları hatırladı. Validesinin dediklerini anımsadı padişah.
"Bu Hürrem bir yılan aslanım. Sen görmesen de bu hakikat hiç değişmeyecek."
Süleyman'ı derin düşüncelerden Anna'nın dokunuşu çekip çıkarmıştı. Yüzündeki ifadeyi düzeltmeye çalışsa da başarılı olamadı sultan.
"Haremde aşkını ve evlatlarını korumak için yapamayacağı şey yok diyorlar."
Süleyman elini kaldırıp Anna'yı susturdu. Genç kız yanlış bir şeyler dediğini anlamıştı. Sevdiği adam ayaklanırken gitmesini engellemek için elini tuttu.
"Özür dilerim, canını sıkmak istemezdim. Hünkar ve haremi hakkında konuşmak büyük ayıp."
Süleyman Anna'nın alnına sıcak bir öpücük kondurdu ve kulağına fısıldadı.
"Sakın masumluğunu kaybetme güvercin."
Süleyman arkasını dönüp giderken Anna hüzünle onu seyretti. Hünkar gizli kapıdan çıkacakken ardından seslendi.
"Bu gece seni burada bekleyeceğim Muhibbi. Bizim sığınağımızda bekleyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
Ficção HistóricaYa biri Hürrem Sultan'ı alt etmeyi başarırsa? "Bakıyorum çabuk pes ettiniz sultanım. Hani siz baş hasekiydiniz? Baş Haseki Mahidevran Sultan." Alayla gülümsedikten sonra elini karnının üzerinde gezdirdi. "O karnındakine güvenme Hürrem. Gün gelir o...