Bölüm 55- Haremin Nizamı

374 42 7
                                    

Hatice Sultan'ın sarayında yenilen yemeğin ardından hünkar ve sultanlar evlatlarıyla birlikte hareme geri dönmüşlerdi. Herkes hasbahçede vedalaşırken hünkar Mahperi'nin elini sıkı sıkı tutmuştu. İşareti anlayan Mahperi ise Eteri Hatun'a evlatlarını daireye götürmek için emir vermişti. Bu durum karşısında Hürrem Sultan küplere binse dahi tek kelime etmeden dairesinin yolunu tutmuştu. Mahidevran Sultan ise yanına gelen Gülşah Hatun ile birlikte taşlığa doğru ilerlemişti. Mahperi ise hünkarına iyice sokulup sakallarını okşamıştı.

"Tüm gece boyunca bu anı beklediğinizi biliyorum hünkarım zira ben de aynı durumdayım lakin sultanlarımızın yanında böyle yaparak onların kalbini daha da kırıyorsunuz."

Süleyman şaşkınlıkla Mahperi'nin gözlerinin içine baktı. Ardından tebessüm ederek alnına minik bir öpücük kondurdu.

"Onların bir kalbi olduğuna dair şüphelerim var Peri'm zira aşka hürmeti olan onu kirletmez, türlü oyunlara alet etmez."

***

"Hallettin mi Gülşah?"

Mahidevran Sultan dairesine girdiğinde başındaki tacı kenara bıraktı. Topuz yaptığı saçları dalga dalga omuzlarına dökülürken kulağındaki küpeleri çıkarttı. Gülşah Hatun sultanına yardım ederken gururla konuştu.

"Sultanım, emrettiğiniz gibi hatunun icabına bakıldı. Çamaşır hanede bir torbanın içinde bekliyor. Gece çöküp herkes uykuya daldığında yaşlığın ortasına yerleştirilecek. Kanlı hançer ise Mahperi Sultan'a yakınlık kuran Gülsüm'ün yatağından çıkacak."

Mahidevran Sultan gururla başını kaldırdı. Üzerindeki kaftanı çıkarırken keyfine diyecek yoktu. Gün ışıdığında zaferini kutlayacaktı güzel sultan zira bu oyun ile Mahperi'nin adına leke sürülecekti ve hünkar sevdiği kadının aslında masum olmadığını öğrenecekti.

***

Sabah olup da haremdeki cesedi gören cariyeler çığlık çığlığa bağırıyordu. Mahidevran Sultan çığlıkları duyar duymaz yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. İşte bu herkes için acı bir çığlık olsa da kendisi için zafer nidasıydı. Telaşlı görünmeye çalışarak geceliği ile dairesinin kapısını açtı. Haremi gören büyük balkonundan etrafı kolaçan etti. Yanına telaşla gelen Gülşah Hatun'a baktı.

"Sultanım, haremde bir hatun boğazı kesilerek öldürülmüş."

Mahidevran Sultan ilk defa duymuş gibi telaşla cariyelerinden üzerine şal getirmesini istemiş ardından büyük merdivenleri inerek hareme girmişti. Herkes sultanın gelişiyle saygıyla eğilmişti. Sümbül Ağa ve Daye Hatun cesedin başında korku dolu gözlerle duruyordu. Nigar Kalfa ise koşturarak Mahidevran Sultan'ın yanına gelmiş bulduğu hançeri göstermişti.

"Sultanım bu kanlı hançer cariyeniz Fatma Hatun'un yatağının altından çıktı."

Mahidevran Sultan duyduğu isimle Gülşah'a baktı. Gülşah da şaşkınlıkla Nigar Kalfa'yı süzüyordu. O an cesedin başındaki Sümbül Ağa ve Daye Hatun birbirlerine bakarak tebessüm ettiler. Dün gece Sümbül Ağa su almak için dairesinden çıktığında Gülşah Hatun'un cesedi haremin ortasına sürüklediğini görmüştü. Hatun ardından hançeri Gülsüm Hatun'un yatağına saklamıştı. O an bir taraf seçmesi gerektiğini biliyordu Sümbül Ağa. Ya bu oyuna sessiz kalıp hali hazırda haremi yöneten Mahidevran Sultan'ın yanında olacaktı ya da durumu Hürrem Sultan'a haber verip Mahidevran Sultan'ın ayağını kaydıracaktı. Üçüncü bir yol Mahperi Sultan'a haber vermekti lakin Sümbül Ağa adı gibi biliyordu ki kalbi temiz sultan cesedi ortadan kaldıracak ve kimsenin canının yanmaması için bizzat Mahidevran Sultan'ın karşısına çıkacaktı. Bu sayede de Mahidevran Sultan iyice öfkelenecek ve tüm oklarını Mahperi Sultan'a yöneltecekti.

MahperiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin