Hatice Sultan yatağından gördüğü kabus ile sıçrayarak kalktı. Günlerdir içinde bir huzursuzluk peyda olmuştu. Payitahta gitmeyi bırakmış, kendisini sarayına hapsetmişti. Tek mutluluğu İbrahim ile olan saadetiydi lakin bunun bozulmasından korkuyordu naif sultan. Dalgalı saçlarını karıştırarak yatağından kalktı. Nergis hatun hemen sultanının sabahlığını verdi. Her sabah olduğu gibi Hatice Sultan önce terasına çıktı. Ilık sütünü içtikten sonra hazırlanıp büyük salona geçti. İbrahim dün gece yine hünkarının yanındaki odada kalmıştı. Son günlerde hünkar abisi İbrahim ile devlet işlerine kafa yoruyordu. Kocasının hünkar ile olan dostluğundan zinhar şikayetçi değildi Hatice. Tek istediği kocası ile biraz daha vakit geçirmekti. "O sarayımıza gelemiyorsa ben giderim o vakit." diye geçirdi içinden. Hemen beyaz işlemeli kaftanını hazırlamalarını emretti. Kahvaltısını yaptıktan sonra görkemli sarayın yolunu tuttu.
***
Anna geçirdiği korku dolu gecenin ardından kendini meşkhaneye atmıştı. Cariyelerle birlikte türlü türlü şarkılar söyleyip kanun çalıyordu. Hürrem Sultan'ın dün gece has odadan hemen çıktığı ise cariyeler arasında yeni dedikoduydu. Herkes hünkarın neden sultandan vazgeçtiğini merak ediyordu. İmayla Anna'ya sorduklarında ise aldıkları cevap ile şaşırıyorlardı. Zira Anna, halvete girmeyi bırakın hünkarı hiç görmediğini tüm hareme söylemişti. Böylece yeni dedikodular ortaya çıkmıştı. Anna'nın bu saraya neden geldiği ile ilgili türlü türlü teoriler dönüyordu lakin Anna'nın umrunda değildi. Zira burada kalıcı olmaya niyeti yoktu. Onun tek derdi Muhibbi ile saklı bahçelerinde daha çok vakit geçirmekti.
"Hatunlar taşlığa geçin, Hatice Sultanımız geldi."
Sümbül Ağa'nın seslenmesiyle cariyeler sevinçle ellerindeki çalgıları bıraktılar. Hatice Sultan sarayda en çok sevilen sultandı. Tüm cariyelere eşit ve sevgi dolu yaklaşırdı. Bunun karşılığında ise tüm cariyeler sadakatle ona bağlıydı.
"Hatice Sultan kim ağam?"
Sümbül Ağa koluna giren Anna ile gülümsedi. Gün geçtikçe bu hatunu sever olmuştu. Özellikle onu sürükleyip has bahçede kuzu Dolly ile oynadıkları zaman tam bir çocuğa dönüyordu hatun. Sümbül Ağa'nın tek endişesi Hürrem Sultan'dı. Zira Anna ve hünkarı arasındaki gizli aşkın yakın şahidiydi Sümbül. Hünkarının tembihi ile bu sırrı asla açık etmeyecekti. Hem artık bir sebebi daha vardı. O da Anna'nın canı...
"Hatice Sultan, Valide Sultanımızın kızı. Aynı zamanda hünkarımızın da kardeşidir. Hasodabaşı İbrahim ile evli."
"Beni buraya getiren İbrahim..."
Anna tebessüm ederek Sümbül Ağa ile taşlığa girdi. O sırada taşlığın ortasında cariyelerle sohbet eden sultanı görünce her zamanki gibi eğildi. Gelişini fark eden Hatice Sultan hafifçe başını gelen kıza çevirdi. Onu sarayda ilk defa görüyordu. Bu hatun, İbrahim'in bahsettiği Anna olmalıydı. Nihayet abisinin gönlünü çalan nam-ı diğer güvercin.
"Yaklaş hatun."
Anna saygıyla sultanın önüne geldi ve bir kere daha dizlerini kırarak selam verdi.
"Sen Anna olmalısın."
Anna onaylarcasına başını salladı.
"Epey küçük görünüyorsun hatun kaç kış gördün?"
"On yedi sultanım."
Hatice Sultan elini kızın çenesine koydu ve başını kaldırmasını sağladı. Validesinin bahsettiği kadar güzeldi hatun. Gözlerinde anlamlandıramadığı bir hüznün yanında saf sevgiyi gördü.
"Ala... Hünkarımızın misafiri olduğunu işittim. Daha müsait bir zamanda seninle hasbihal edelim hatun."
Anna sevinçle başını salladı. Tam ağzını açacakken taşlığa giren diğer sultan ile başını tekrar eğdi.
"Hatice Sultanım, geldiğinizi duyunca hemen sizi ziyaret etmek istedim."
Mahidevran Sultan ipek kaftanı ile yine göz kamaştırıyordu. Hatice Sultan Anna'ya olan ilgisini kaybetmiş, hünkar abisinin ilk kadını ile sohbet etmeye başlamıştı. Daye Hatun'un yemek için sultanları Valide Sultan'ın dairesine çağırınca taşlık bir anda boşlamış, herkes işinin başına dönmüştü. Bu fırsattan istifade Anna dairesine çıkıp kuzusu Dolly ile vakit geçirmeye başlamıştı.
***
"Ne iyi ettin de geldin Hatice'm. Hayli zaman oldu yüzünü görmeyeli."
Hatice Sultan, validesinin elini öptükten sonra yanındaki sedire oturdu. Sümbül Ağa, yemek dolu siniyi tutan cariye ile yanlarına gelip sofranın hazırlığı ile ilgileniyordu.
"Sarayımda saadet içindeyim validem. Bahçemize armağan ettiğiniz güller ile uğraşıyordum."
Valide Sultan şefkatle kızının yanağını okşadı.
"Senin saadet içinde olduğunu görmek beni ziyadesiyle mutlu ediyor kızım."
Mahidevran Sultan şerbetinden bir yudum alıp konuşmaya dahil oldu.
"Hasodabaşımız bir hayli yoğun bu aralar sultanım. Umarım sizi ihmal etmiyorlardır."
Hatice Sultan bozuntuya vermeden zoraki tebessüm etti.
"Devlet işleri her şeyden mühimdir Mahidevran. Aşktan da..."
Valide Sultan onaylar gibi başını salladı. Ardından yemeklerini yemeye devam ettiler. Yemek boyunca Hatice Sultan pek keyifsizdi zira midesi yediklerini bir türlü almıyordu.
"Doğru dürüst bir şey yemedin kızım."
"İştahım yok validem. İzninizle ben sarayıma döneyim. İbrahim ile konuştum bu akşam sarayımızda olacağız."
Valide Sultan ayaklanıp kızına sarıldı. Onu yolcu ederken ardından endişe ile baktı. Anneler anlardı, kızında garip bir hal vardı. İyiye yormayı denedi Valide Sultan.
***
Anna gizli mabedine doğru gidecekken has bahçeye çıkan Hatice Sultan'ı görünce duraksadı. Yanındaki çiçeklerle ilgilenir gibi yaparken bir yandan da sultanı süzüyordu. Hatice Sultan ona kısaca selam vermiş ardından at arabasına doğru yol almıştı lakin bir gariplik olduğunu hemen anladı Anna. Sultana seslenecekken birden kopan gürültüyle ne olduğunu anlamadı. Gözlerini araladığında Hatice Sultan'ı yerde baygın görünce telaşla yanına koşturdu. Cariyeler panikle koştururken Anna, sultanın yanına çökmüş, başını ellerinin arasına almıştı. Göğsünde sakladığı minik şişeyi açıp eline döktü. Limon kokusu ortalığı sarmıştı birden. Telaşla sultanın burnuna yaklaştırdı elini.
"Haydi sultanım... Açın gözlerinizi."
Aradan geçen endişeli bir bekleyişin ardından Hatice Sultan yüzünü buruşturarak gözlerini araladı. Başında hissettiği ağrıyla elini başına koydu.
"Düşerken çarptınız sultanım..."
Anna'nın sesi ile gözlerini genç kıza dikti. Bir an yerde yattığını anımsayınca kalkmaya çalıştı lakin Anna sultanın kucağında duran başını dizlerine bastırdı.
"Kalkmayın sultanım. Ağalar sizi kaldırsın. Valide Sultanımız çok telaşlandı. Dairesine götürüleceksiniz."
Hatice anlayışla gözlerini kapattı. Minnetle elini tutan kızın elini sıktı. Belli ki bayıldığında Anna onunla ilgilenmişti.
***
Valide Sultan telaşla dairesinde bir ileri bir geri yürüyordu. Yatağı ile odayı ayıran paravanın ardında kızı ve hekim kadın vardı. Anna kapının kenarında olup biteni Daye Hatun'a anlatıyordu. O sırada içeri Mahidevran Sultan ve Hürrem Sultan girdiler. Hürrem Sultan, Anna'yı itekleyerek Valide Sultan'ın yanına varmıştı. Bu küçük hareketi fark eden tek kişi Mahidevran Sultan'dı. Gülşah'a ikisini işaret edip gözünü dört açmasını söyledi.
O sırada hekim kadın işini bitirmiş, Valide Sultan'ın önünde saygı ile eğilmişti.
"Nesi var kızımın hatun? Söylesene."
"Müjdeler olsun sultanım. Hatice Sultanımız gebe."
Dairedeki herkes sevinçle birbirine sarılmıştı. Öyle ki Anna da Daye Hatun'un kollarına atıvermişti kendini. Ardından utanarak geri çekilmiş ve başını eğmişti.
"Daye, haremde lokmalar dökülsün, altınlar dağıltılsın. Biricik kızım gebe!"
Hatice Sultan mutluluk göz yaşlarıyla validesine sarıldı. Hürrem ve Mahidevran da onu tebrik etmişti.
"Anna hatun. Düştüğümde yanımda olduğun için teşekkür ederim. Bu iyiliğini unutmayacağım."
Anna sevinçle başını eğdi ve yanakları kızararak sultanına seslendi.
"Beni ihya ettiniz sultanım. Tebrik ederim. Tanrı sizi ve bebeğinizi korusun."
Hatice Sultan cebindeki bir kese altını hatuna uzattı. Anna çekinerek keseyi eline aldı ve eğilerek daireden çıktı.
***
Hatice Sultan, Anna'nın ardından daireden çıkmış, altın yola doğru sevinçle ilerlemişti. Has odanın yanında kocasının odası vardı. Heyecanla kapıyı tıklattı. Aşık olduğu adamın sesini duyunca içeri girdi.
"Sultanım... Hatice'm."
Pargalı, hiç beklemeden eşine sarıldı. Dudaklarına kısa bir öpücük kondurduktan sonra ayrıldı.
"Sarayımıza gelecektim sultanım... Lakin sizi burada görmek de hayli mutlu etti beni."
Hatice, sevdiği adamın kollarında gezdirdi ellerini. Ardından kocasının yanaklarını kavrayıp dudağına fısıldadı.
"Bir bebeğimiz olacak İbrahim."
Usulca öptü kocasını.
"Ben gebeyim."
İbrahim duyduklarıyla kısa bir kahkaha attı. Ardından sultanını belinden kavradığı gibi döndürdü.
O gün saray müjdeli haberi tüm coşkularıyla kutladılar. Ardından gelecek olan felaketi bilmeden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
Ficción históricaYa biri Hürrem Sultan'ı alt etmeyi başarırsa? "Bakıyorum çabuk pes ettiniz sultanım. Hani siz baş hasekiydiniz? Baş Haseki Mahidevran Sultan." Alayla gülümsedikten sonra elini karnının üzerinde gezdirdi. "O karnındakine güvenme Hürrem. Gün gelir o...