Hürrem Sultan o akşam için mavi kaftanını giymişti. Evlatlarının huzurla uyuduğunu görünce Gülnihal'e döndü.
"Bu gece hünkarımızın yanına gideceğim. Çocuklarıma mukayet ol Gülnihal."
Gülnihal arkadaşının omzunu sıvazladı.
"Gözümü bile kırpmayacağım Hürrem."
Hürrem Sultan sevdiği kokusunu sürünürken aynada kendini inceledi. Kaftanı gözleri ile uyumluydu, turuncu saçları ise bir ateş gibi parlıyordu yine. Hünkarının aklını alacağı belliydi. Bu gece de gebe kalmak için elinden geleni yapacaktı güzel sultan. Tabi hünkarı dairesinde bulabilirse...
"Anna Hatundan bir haber var mı? Hünkarımız ile görüştü mü hiç?"
Gülnihal gülümseyerek başını olumsuz anlamda salladı.
"Altın yoldan bir kere bile geçmedi sultanım. İçiniz rahat olsun, o hatun zararsız biri."
Hürrem duyduklarıyla zevkten dört köşe oldu.
"Belki de prenses gibi siyasi bir meseledir. Ancak hünkarımıza sual edip o hatunu aklına getirmekten korkuyorum Gülnihal."
Gülnihal anlayışla başını salladı. Hürrem yıllarca sarayda var olabilmek için türlü eziyetlerden geçmiş, türlü hatunları yenmişti lakin hala ilk günkü gibi korkuyordu sultan. Kaybetmekten, aşkının elinden alınmasından korkuyordu.
***
"Muhibbi!"
Anna gizli bahçeden içeri giren adamı görünce yine kollarına atıldı. Son birkaç gecedir yaptıkları rutindi bu. Gece bir şekilde haremden kaçıyor ve sevdiği adamla burada buluşuyordu. Sabaha kadar türlü şeylerden sohbet ediyorlardı. Anna ona ormandaki günlerini, ailesiyle yaptıklarını anlatıyor; Süleyman ise çocukluğunu ve İbrahim'le yaptıkları av kaçamaklarını anlatıyordu. Sonrasında aşık ikili çimenlerin üzerine uzanıyor, yıldızlara bakarak hayal kuruyorlardı. Hünkar Anna'nın kurduğu hayallerin gerçek olamayacağını bilmesine rağmen sesini çıkarmıyordu. Hatta öyle ki bazen kendisi de ona eşlik ediyor, deniz kenarındaki hayali evlerinden bahsediyordu.
"Ne zaman bu saraydan çıkacağız? İşlerini ne zaman düzene koyacaksın Muhibbi?"
Süleyman Anna'nın saçlarına parmaklarını doladı. Göğsünde yatan kızın başına ufak bir öpücük kondurdu.
"Henüz değil güvercin. Zamanı gelince..."
Anna hüzünle başını kaldırıp sevdiği adamın gözlerine baktı.
"Hep böyle mi görüşeceğiz seninle? Gizli saklı... Eğer yakalanırsak öldürürler bizi."
Süleyman söylediği yalanın altında ezilmişti. Genç kızın beyhude yere kapıldığı korkular gün geçtikçe artıyordu.
"Korkma güvercin. Bizi kimse bulamaz."
Anna yattığı yerde iyice doğruldu. Çimenlere uzanmış adamın yanaklarını tuttu. Çekinerek biraz daha yaklaştı ona.
"Ben seninle bir hayat kurmak istiyorum... Deniz kıyısındaki küçük evimizde çocuklarımızın koşturmasını istiyorum." Bakışları hünkarın dudaklarına kaydı.
"Hayallerimizi gerçekleştirmek istiyorum."
Anna'nın fısıltısının ardından Süleyman genç kızı bir hamlede altına aldı. Bu beklenmedik hamle ile Anna'nın dudakları arasından ufak bir çığlık kaçtı. Neyse ki hünkar sıcak ve yumuşak dudakları ile çığlığı kendine hapsetti. Anna hayatının ilk öpücüğünü sevdiği adamdan almanın mutluluğu ile gözlerini kapattı. Ay ışığı iki aşığın bedeninde gezerken Süleyman öpücüğünü derinleştirmişti. Özlemle, sevgiyle ve aşkla öpüyordu genç kızı. Anna ise gökyüzünde süzülüyordu. Adı gibi güvercin olmuş mutluluğa kanat çırpıyordu.
***
Hürrem Sultan ağır adımlarla has odanın önüne geldi. Arkasındaki cariyeler birkaç adım gerisinde durup sultanını bekliyorlardı.
"Ağalar, hünkarımıza geldiğimi haber edin."
Kapıyı korumakla görevli kapıkulu ağası başını eğdi.
"Sultanım hünkarımız dairelerinde değiller."
Hürrem merakla ve hayal kırıklığı ile sordu.
"Hareme mi gittiler?"
"Has bahçeye çıktılar sultanım."
Hürrem hızla has bahçeye doğru yol aldı. Son birkaç gündür hünkarı yine ondan uzaklaşmıştı. Tam her şey yoluna girdi derken neler olduğunu bir türlü anlamıyordu. Has bahçede gezinirken hünkarını gördü. Yüzündeki huzurlu ifadeyi kıskandı güzel sultan. Ancak onun yanında böylesine güzel gülmeliydi hünkarı. Neticede onun adı Hürrem'di. Hünkar'a göre yüzü güldüren, neşelendiren hatundu.
"Hünkarım."
Hürrem eğilerek Süleyman'a selam verdi. Süleyman telaşla Hürrem'i kolundan tutup dairesine giden koridora sürüklemişti. Anna'nın ona hünkarım denildiğini duymasını istemiyordu. Hürrem bu hareket ile iyice şüphelenmişti. Has odaya girer girmez hırsla arkasını dönüp hünkarına sordu.
"Neler oluyor Süleyman? Neden böyle davranıyorsun?"
Süleyman kaşlarını çatarak karşısında onu sorgulayan Hürrem'i süzdü.
"Sana izzahat verecek değilim Hürrem."
Hürrem yaptığı hamlenin bir hata olduğunu fark edip uysalca yaklaştı hünkarına. Ellerini hünkarının beline dolayıp dudaklarına fısıldadı.
"Sizi hayli özledim devletli sultanım. Bu kulunuzu, cariyenizi geri çevirmeyin. Hem ben ne yaptımsa sizin için yaptım."
Süleyman bir zamanlar aşık olduğu kadına tebessüm etti. Üç evladının anasıydı Hürrem. Nice mutluluklar yaşatmıştı ona. Lakin Isabella'ya yaptığını unutamıyordu. Aşkının yarattığı zalimliğü gördükçe kahroluyordu hünkar.
"Dairene dön Hürrem... İbrahim ile çalışmam gerek. Başka zaman gel sultanım."
Süleyman, Hürrem'in cevap vermesine izin vermeden alnını öpüp kendini terasa atmıştı. Aşağıda saklanarak hareme girmeye çalışan Anna'yı görünce yüzünde bir gülümseme oluştu.
Hürrem ise göz yaşlarını gizleyemeyerek daireden çıktı. Cariyeleri sultanlarına çekinerek yol verdiler. Bu saray ilk defa buna şahit oluyordu. Hürrem Sultan kaybediyordu, hem de nasıl olduğu bilinmeden...
***
Anna hareme girdiğinde herkes uyuyordu. Sessizce odasına çıkacakken taşlıktan geçen Hürrem Sultan'ı gördü. Altın yoldan gelen sultanın gözündeki yaş ay ışığına rağmen uzaktan fark ediliyordu. Merakla sultanın yanına gitti.
"Sultanım."
Selamını verdikten sonra kendini izzah etti.
"Su almak için kalkmıştım. Ağladığınızı gördüm..."
Hürrem öfkeyle gözündeki yaşı sildi. Kızı kolundan kavradığı gibi duvara yasladı.
"Hünkarımıza ne yaptın söyle? Sen geldiğinden beri bana karşı hisleri değişti. Başta sana inanmakla hata yaptım. Aranızda ne geçti?"
Anna kekeleyerek kendini açıklamaya çalıştı lakin Hürrem Sultan onu duymuyordu.
"Senin gibi nice hatun geldi. Lakin hepsinin sonu aynı oldu. Ölüm..."
Anna dolan gözlerini saklamaya çalışsa da başarılı olamadı.
"Sultanım ben bir şey yapmadım."
"Kes sesini!"
Hürrem Sultan, Anna'yı savurduğu gibi arkasına bakmadan dairesinin yolunu tuttu. Hatunun altın yoldan geçip geçmemesi önemli değildi. Ondan rahatsız olmuştu ve gerekeni hiç çekinmeden yapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
Fiksi SejarahYa biri Hürrem Sultan'ı alt etmeyi başarırsa? "Bakıyorum çabuk pes ettiniz sultanım. Hani siz baş hasekiydiniz? Baş Haseki Mahidevran Sultan." Alayla gülümsedikten sonra elini karnının üzerinde gezdirdi. "O karnındakine güvenme Hürrem. Gün gelir o...