"Gülnihal! Derhal evlatlarımı yatır!"
Gülnihal korkuyla Mehmet ve Mihrimah'ı alıp iç odaya geçti. Hürrem Sultan günlerdir içinde yanan ateşle birlikte herkesi de yakıyordu. Gözlerinde çakan şimşekler hayra alamet değildi. Bunu sadece Nigar Kalfa değil herkes fark etmişti. Öyle ki Valide Sultan dairesine kadar gelip uyarmıştı. Lakin kelimeler kifayesizdi. Hürrem Sultan aklına koyduğunu yapacak, Anna denen yılanın başını ezecekti. Düşünceli adımlarla dairesinin kapısı açıldığında gelen kişiyle bakışları yumuşadı. Zira sevdiği adam, hünkarı karşısındaydı. Saygıyla eğildikten sonra hızlı adımlarla yanına gidip sarıldı sevdiği adama. Süleyman gülümseyerek başını öptü sultanının. Ardından birlikte sedire geçip oturdular.
"Sizi çok özledim hünkarım."
Süleyman karşısında ona aşkla bakan gözleri uzun uzun seyretti. Neydi bu gözlerin ardındaki düşünceler? Neler geçiyordu sultanının aklından belli değildi. Tek isteği Anna'yı korumaktı.
"Neler yaptın bugün?"
"Hasbahçede at bindim hünkarım. Evlatlarımla alakalı oldum."
Hürrem Sultan sevdiği adama iyice yaklaşıp dudaklarına fısıldadı.
"Hasretinizle yandım tutuştum..."
Dudaklarını iştahla hünkarın dudaklarına dokundurdu. Tutkulu öpücüğü hünkar geri çekilerek durdurdu.
"Seninle konuşmak istediğim birkaç mesele var Hürrem."
Hürrem Sultan merakla ve ciddiyetle inceledi adamı. Gözlerinde ona aşkla bakan pırıltılar yoktu. İrkildi sultan. İlk defe korktu. Kalbinde yer edindiği adam günden güne ondan uzaklaşıyordu.
"Prenses Isabella nasıl öldü Hürrem?"
Hürrem Sultan aniden gelen soru ile minik bir öksürük krizine girdi. Ardından umursamazca Süleyman'ın elini tuttu.
"Nerden çıktı bu sual?"
Süleyman kaşlarını çatarak bir zamanlar sevdiği kadının çenesini tuttu.
"Sualin nerden geldiği değil cevabı mühim Hürrem..."
Hürrem Sultan gözüne hücum eden yaşlarla yardım dilenircesine baktı sevdiği adama.
"Neler yaptığını biliyorum Hürrem. Sana olan sevgimi, hürmetimi zedeliyorsun. Ne zaman duracaksın? Ne zaman durulacaksın?"
"Kim? Sana ne anlattılar bilmiyorum Süleyman. Lakin ben bir şey yapmadım."
Süleyman başını olumsuz anlamda salladı ve ayağa kalktı.
"Mazinin ve sana olan sevgimin hatrına bu hatanı görmezden geleceğim Hürrem. Zira aynı merhameti Mahidevran'a da tanımıştım. Akıllı ol ve evlatlarınla ilgilen. Zinhar hata yapma, hadise istemiyorum."
Süleyman kapıya doğru ilerlerken Hürrem Sultan ellerini yumruk yaptı. Ardından hiddetle ayağa kalkıp haykırdı.
"Ben kimseye benzemem hünkarım. Başka bir kadının varlığına dayanamam!"
Süleyman'ın kalbi korkuyla çarptı. Anna'nın melek yüzü gözlerinin önüne geldi. Hürrem'e dönmeden öfkeyle soludu.
"O halde neticelerine katlanırsın!"
***
Anna, taşlıkta herkesle beraber yemek yiyordu. Önündeki kestane pilavını kaşıklarken yanına bir hatun çekinerek oturdu. Anna merakla kaşığını siniye bırakıp kıza döndü.
"Merak etme rahatsız etmeyeceğim. Sadece tanışmak istedim. Ben Nazenin."
Anna tebessüm ederek kendini tanıttı. Ardından uzun ve keyifli bir sohbet başladı. Nazenin henüz on dört kış görmüş bir hatundu. Ailesi payitahtta çıkan yangında vefat edince hünkar onu himayesine almıştı. Nazenin'in diğer hatunlardan farkı doğuştan Müslüman olmasıydı. Valide Sultan onu kızı gibi sever, en iyi şekilde yetişmesi için elinden geleni yapardı. Nazenin sonuna kadar minnettardı Valide Sultan'a.
"Haydi hatunlar toplayın tabakları. Yatma vakti geldi."
Anna bölünen sohbetin hüznü ile ayağa kalktı. Daye Hatun'un önünden geçip sinisini ağalardan birine uzattı. Ardından ağır adımlarla dairesinin yolunu tuttu. Gözdeler katına gireceği sırada bir hatun yanına yaklaştı.
"Nereye gidiyorsun hatun. Hünkarımız çağırdı seni."
Anna sevinçle kıza gülümsedi. Günlerdir ne yapacağını, nasıl karar vereceğini düşünüyordu. Lakin artık anlamıştı, Muhibbi'nin güvercini olup sevdiği adamın kalbine konacaktı. Artık yeni yuvası bu saray ve bu harem olacaktı.
"Hemen geliyorum hatun."
Anna eteklerini toplayıp kızı takip etti. Uzun koridorlardan geçtiler lakin bir türlü altın yola girmeyince Anna ters giden bir şeyler olduğunu fark etti lakin sual etmeye fırsat bulamadan ensesine aldığı darbe ile gözleri kapandı.
***
Anna gözlerini acıyla araladı. Elini ağrıyan yere koymak isterken karşılaştığı engel ile gözleri kocaman açıldı. Elleri arkadan bağlanmıştı! Son olanları hatırlamaya çalıştı genç kız. En son bir hatun yanına gelmiş, hünkarın onu çağırdığını söylemişti. Yalandı! Ona tuzak kurmuşlardı. Korkuyla etrafına bakındı. Ağzındaki bez ıslanmış, nefesini kesiyordu. Korkuyla çırpındı lakin başarılı olamadı. O sırada açılan kapı ile uzandığı yerde doğruldu. Kapıdan içeri giren kişiyi görünce gözleri doldu. Hürrem Sultan tam karşısındaydı. Tüm nefretiyle ona bakıyordu. Anna acıyla gözlerini kapattı. Yolun sonuna gelmişti. Hürrem Sultan'ın gazabı onu yakacaktı. Nitekim sultan, yanındaki hatuna verdiği işaret ile hatun Anna'ya yaklaştı. Elindeki yağlı urgan her şeyi kanıtlıyordu.
"Sen kendini ne sanıyorsun hatun? Aylarca bizden kim olduğunu gizledin. Hünkarımı görmediğini söyledin fakat yalandı! Aklınca oyun ettin bize. O küçük aklına sok. Ben Hürrem Sultan'ım. Sultan Süleyman'ın biricik kadınıyım. Ona üç evlat verdim. İkisi şehzade."
Anna son bir defa çırpındı lakin ellerini tutan ipten kurtulamadı. Gözlerinden akan yaşlarla yalvarmak istedi lakin ağzındaki bez buna engel oldu. Boğuk çıkan sesi boynuna dolanan ip ile kesildi.
"Ne acı... Bu güzelliğin boğazın serin sularında balıklara yem olacak."
Hürrem Sultan başını omzuna doğru yatırdı. Alay eder gibi genç kızın nefesinin kesilişini seyrediyordu. Cariyesine emrettiği gibi Anna'nın canı ağır ağır alınacaktı. Nitekim hatun urgan ipi yer yer sertçe çekiştiriyor yer yer ise gevşetip Anna'nın minnetle nefes almasını sağlıyordu.
"Ağır ağır can vereceksin hatun. Hürrem Sultan'a yalan söylemek neymiş göreceksin."
Anna kızaran yüzü ve dağılan saçlarıyla perişan haldeydi. Boğazını yırtarcasına bir umut çığlık attı lakin çığlığı beze gömüldü tekrar. Boynunu sıkan ip ile gözleri kocaman açıldı tekrar. Öylesine yorulmuştu ki çırpınacak gücü kalmamıştı. Kulakları uğuldamaya başladı. O gün anladı Anna Hatun. Hürrem Sultan aşkı için can almaktan korkmayan zalim bir sultandı.
Kasılan bedeni yavaşça gevşedi ve kendini karanlığa teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
Ficción históricaYa biri Hürrem Sultan'ı alt etmeyi başarırsa? "Bakıyorum çabuk pes ettiniz sultanım. Hani siz baş hasekiydiniz? Baş Haseki Mahidevran Sultan." Alayla gülümsedikten sonra elini karnının üzerinde gezdirdi. "O karnındakine güvenme Hürrem. Gün gelir o...