Mahperi Hatun hünkarının sesiyle eğdiği başını kaldırdı. Ne çok özlemişti sevdiği adamı... Ağır adımlarla kavuştu iki aşık. Mahperi burnunu sevdiği adamın boynuna bastırdı. Kokusunu uzun uzun içine çekti. Hünkarı ise gözlerini sımsıkı kapamış Rabbine şükrediyordu. Duaları kabul olmuş, sevdiği kadını bir kere daha dünya gözüyle görebilmişti.
"Peri'm... Bu ne güzellik böyle?"
Mahperi karnını okşayan hünkarına sevgiyle baktı. Uzayan sakallarını hasretle öptü. Ardından bakışlarını karnına indirip tebessüm etti.
"Bu hasret ayrılığında tek tesellim evladımız oldu hünkarım. Sabırla ve dua ile size kavuşacağımız günü bekledik. "
Süleyman sevdiği kadının altın sarısı saçlarını okşadı. Dudakları özlemle buluştu iki aşığın. Mahperi gözünden akan sevinç yaşlarına aldırmadan sıkı sıkı kavradı hünkarının omuzlarını. Artık sevdiği adam yanındaydı. Hiçbir şeyden korkması gerekmiyordu. Nihayet hak yerini bulacak, layık olduğu daireye geçip özgürce haremde dolaşabilecekti.
"Neden mektubunda bahsetmedin gebe olduğunu?" Süleyman sahte kızgınlıkla tuttu hatunun çenesini. Gözleri buluşan iki aşık nefesini tuttu. Mahperi o an kalbinin yerinden çıkacağını düşündü. Bu heyecanına karnındaki evladı da tekmeleriyle eşlik ediyordu. Hissetmişti minik yavru... Babası gelmiş, annesi artık mutluydu.
"Aklınızı bizimle meşgul etmek istemedim hünkarım. Sıhhatimiz yerinde çok şükür."
Süleyman tebessüm ederek bir kere daha öptü sevdiği kadının dudaklarını. Ardından merakla etrafta gezdirdi gözlerini.
"Dolly nerede? Yoksa gizli bahçede mi? Peri'm Dolly hep tohumlarımızı yiyor. Yalnız başına bırakma onu."
Mahperi hüzünle gülümsedi. Ardından sevdiği adamın kolunu kavradı. İki aşık sedire yavaşça oturdu.
"Hünkarım Dolly... Bir kaza sonucu öldü."
Sultan Süleyman karşısında gözyaşları içinde kalan kadını kavrayıp başını göğsüne bastırdı. Acı ile gözlerini kapattı hünkar. Kısa zamanda alışmıştı kuzuya. En önemlisi ise Mahperi'nin değerlisiydi o kuzu. Birden aklına Hürrem'in atı aşk geldi. Haince öldürülen atın Hürrem'i nasıl üzdüğünü hatırladı. Uzun soruşturmalar sonucunda Hürrem'in cariyesi suçlu bulunup idam edilmişti.
"Nasıl bir kaza bu Peri'm?"
Mahperi gözyaşlarını sildikten sonra sıkıca sarıldı hünkarına. Geldiği ilk günden adamı sıkmak ve üzmek istemiyordu.
"Hünkarım daha yeni geldiniz, lütfen daha sonra konuşalım bu mevzuyu hem validemiz de haremdeki ağalar da araştırdı durumu, gizli bahçedeki havuzumuza düşüp boğulmuş Dolly."
Süleyman genç kızın alenen yalan söylediğini biliyordu. Kimden neyi sakladığını anlayamasa da ses etmedi. Zira karşısındaki hatun gebeydi ve karnında kendi evladını taşıyordu.
***
Hürrem Sultan hışımla dairesine girdi. Başındaki tacını çıkarıp öfkeyle yere attı. Mihrimah Sultan annesinin öfkesiyle kardeşi Selim'in elinden tutmuş koşarak iç daireye girmişti. Şehzade Mehmet ise çoktan mektebin yolunu tutmuştu.
"Gülnihal!"
Gülnihal hatun korkuyla arkadaşının yanına geldi. Hürrem'in gözleri alev almış cayır cayır yanıyordu sanki. Böyle zamanlara alışıktı Gülnihal. Hürrem Sultan en ufak bir olumsuzluğa tahammül edemez öfkesini ya cariyelerden ya da etraftaki nesnelerden çıkarırdı. Bugünün kahramanı ise zümrütlerle bezeli görkemli taç olmuştu. Kenarı kırık bir şekilde yerde boylu boyunca uzanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
Fiksi SejarahYa biri Hürrem Sultan'ı alt etmeyi başarırsa? "Bakıyorum çabuk pes ettiniz sultanım. Hani siz baş hasekiydiniz? Baş Haseki Mahidevran Sultan." Alayla gülümsedikten sonra elini karnının üzerinde gezdirdi. "O karnındakine güvenme Hürrem. Gün gelir o...