8. BÖLÜM: "ÖLDÜRMEK DEĞİL, DÖVÜŞMEK"

441K 17.4K 7.5K
                                    

Multimedya: Su Yıldırım 

Bu sabahta Yukarı katımdaki TonTon teyzenin bağırması ile uyandım.

"Kaç kere dedum size buralarda oynamayın diye, Rahatsizum uşağum gidun kapinuzin önünde oynayun! Top sahasina çevirdunuz Mahalleyi!"

Kendi kendime uyanmayı tercih ederdim çünkü teyze'nin sesi ayıp olmasın ama cidden kafa ütüleyen bir sesti. yorganı kafama çekip biraz bekledim. Sonra ayaklanıp üzerime rahat birşeyler geçirdim. Mutfağa gidip kendime bir gevrek hazırladım ve Laptopumdan 'Kill me heal me' dizisinin kaldığım yerinden devam ettim.

3-4 saatte 4 bölüm izlemiştim. Beğendiğim yerleri geri alarak tekrar izlerdim. Böyle bir huyum vardı. Kolumdaki saate baktığımda 14:45 arası birşeydi. Şimdi yapacağım bir iş yoktu ve tek gidebileceğim yer ise kütüphaneydi. Orayı seviyordum, herkes okuduğu kitabı yaşarmışçasına sessiz ve hareket dahi etmeden büyük bir tutkuyla okuyordu. Odama çıkıp hazırlandım. Sanırım hava bugün esiyordu. Krem rengi bir kazak giydikten sonra kapalı kırmızı bir dar paça giydim ve saçlarımı salık bıraktıktan sonra ayağıma kahve rengi botlarımı geçirip aynı renkte olan çantamıda kaptığım gibi dışarıya fırladım. O ortamı özlemiştim.

Yolda tanıdığım bir kaç mahalleliye selam verip yoluma sessiz sakin devam etmiştim. Ah, günaydın mesajını soracak olursanız bugün gelmemişti.
Kütüphaneye girdikten sonra telefonumu sessize alıp kendime bir köşe buldum ve gök yüzünü anlatan bir kitap bulup okumaya başladım. Gök yüzü çok dikkatimi çekiyordu. Yaratıcımız herşeyi mükemmel derecede güzel yaratmıştı. Ona her zaman şükür ediyordum.

***

Gözüm kitaptan kaydığında kütüphanenin camından havanın karardığını görmemle şok olmuştum. Nede çabuk geçiyordu vakit öyle?
Kütüphaneye göz gezdirdiğimde 3-4 kişinin kaldığını fark etmiştim. Kitabı aldığım yere bıraktıktan sonra evin yolunu tuttum. Bu sokak hep ıssızdır ama bugün pek öyle sayılmıyordu. Ne olduğunu anlamıyordum, herkes birbirine vuruyordu ve ben buraya nasıl girdiysem hiç anlamamıştım. Herkes birbirine vururken ben kendimi korumaya çalışıyordum.

Cidden, ne yapmaya çalışıyordu bu adamlar?

O sırada bir adamın birini yere fırlattığını ve öldürürcesine yumrukladığını gördüm. Çantamı sıkı sıkı kavrayıp adamın kafasına vurmaya başladım.
Adam çantadan kaçmaya ve altındaki adamı kaçırmamaya çalışıyordu.

"Siktir, alın şu veleti başımdan!"

"Sen kime velet diyorsun be?"

Oh, sokak dili konuşmaya başlamıştım.

Cidden mi?

O sırada adam bana döndü ve elini yumruk yapıp havaya kaldırdı. Tam yumruğu suratıma yiyordumki nereden fırladığını çözemediğim bir adam uçarak bana vuracak olan kişiye sıkı bir yumruk geçirip yere serdi. Fırsattan istifade edip Ayak tabanlarımı yağladım ve çığlık çığlığa var gücümle koşmaya başladım.

"İmdaat! Birbirlerini öldürüyorlar! Polisi arayın! polisi aramak bedeva arasanıza!"

hem çığırıyor hem de kaçıyordum ve bazı insanlar bu halime gülüyorlardı. Ne var yani? büyük bir aksiyondan çıkmıştım ve eve gidene kadar da güvende değildim.
Biri hırkamın şapkasından çekince olduğum yerde kala kaldım.

Beni bulmuştu..

Bıçaklayacaktı, birkez daha bıçaklayacaktı, ve birkez daha!

Gözlerimden yaşlar akıyordu. Hayır, ben ağlamıyordum sadece gözlerimden yaşlar geliyordu ve burnumu çekiyordum.

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin