48.BÖLÜM: Ön bölüm

169K 5.5K 217
                                    

İnsanlar gülümserken gerçekten de gülümsüyorlar mıydı?

Yoksa, dışarıya karşı gülümseyip içinde karanlık biriktirenler de var mıydı?

Öykü'nün annesi kahve tepsisi tutan kızına bakarak gülümserken aslında içten içe ağlıyor muydu?

Bir tanecik kızını bir başkasına teslim etmenin ilk adımını atan babası, dışarıya vurmasa da bir burukluk hissediyor muydu?

Arda'nın anne ve babası gelin alacakları için sevinçliyken, Üvey de olsa tek oğulları olan Arda'yı paylaşacakları için bir sızı hissediyorlar mıydı?

Öykü'nün kahveleri dağıtırken elleri mutluluktan titresede, alında ailesinden ayrılacağı için üzülüyor muydu?

Uygar oturabileceği en uzak köşeye oturmuş, sakince ortama bakarken, ortamdan etkilenip kendi geleceği hakkında düşünmüyor muydu?

Göz göze geldiğim insanlara gülümserken, benim böyle birşey yaşayamayacağımı bilmem, benim canımı yakmıyor muydu?

Yakıyordu.

Annem ve babam yoktu.
Uygar'ın annesi yoktu. Babasıda işe yaramaz Uygar çakmasının tekiydi.

Arda, oturduğu yerden aynaya bakarak saçlarını düzeltirken..

Saçlarını düzeltirken mi?

Yahu kız istemedeyiz, ne yapıyor bu çocuk? Sanki kızı bana istiyoruz, oda burada misafir.

Kız isteme faslı bittikten sonra muhabbete başlamışlardı. Biz de Uygar'la yan yana oturuyorduk. O duvara sabitlediği gözleriyle muhabbete katılmazken, ben komik bulduğum şeylere gülüyordum.

"Sizin nişan ne zaman? Pekte yakışıyorsunuz."

dedi, Öykü'nün annesi, diğerlerini bırakıp bana dönerken.

Biz ne zaman nişanlanıyoruz? Bilmiyorum. Sanırım sonsuz bir zaman sonra.

"Şey, biz mi?"

dedim, gülümserken. Uygar'ın yardımcı olması için yüzüne baktım.

"Su'yun okulunu bitirmesini bekliyoruz."

dedi Uygar, bir saniye bile beklemeden. Bu adamın zekasına hastayım.

"Okuyor musun kızım? Ne olacaksın?"

Teyze benimle muhabbete girmişti, çıkacağı da yok gibiydi.

"Hemşire olacağım, son yılım."

Gülümseyerek konuştu.

"Benim kızım da hemşire olacak, son yılı."

Arda'da zaten ünüversite 1.sınıftı. Avukat olmayı düşünüyordu.

"Nasıl tanıştınız siz? Birisi soğuk diğeri çekingen.. Merak ettim doğrusu." dedi, Uygar'a bakarak gülümserken.

"Şey, aslında.."  diye birşeyler geveledim. Uygar'ın iki yıl boyunca beni takip ettiğini anlatmak istemiyordum. O ikimize özeldi, bizim aramızdaydı.

"Onu ben buldum." dedi Uygar, gözlerini duvardan çekip teyzeye çevirirken.

Utanarak gözlerimi ellerime çevirirken teyzenin kıkırdamasını duydum. Elini Uygar'ın dizine koymuştu.

"Çok iyi bir kız bulmuşsun o zaman, onu asla kaybetme."

Teyze diğerleriyle muhabbete başlayınca yavaşça gözlerimi Uygar'a çevirdim, oda bana bakıyordu. Sessizce mırıldandı,

"Kaybetmeyeceğim."

Hüzün, mutluluk, heyecan..

Bu duygular bir arada olunca bir tuhaf oluyordu insan.

"Uygar,"

diyerek kulağına yaklaştım yavaşça. Arda ile konuşuyordu, ona seskendiğimi duyunca kafasını bana çevirdi,

"Güzelim?"

dedi, ne söyleyeceğimi beklerken.

"Balkona çıkacağım."

Kaşları hafif çatılırken, yüzüme dikkatke baktı.

"Birşey mi oldu?" dedi, ilgiyle.

"Hayır, manzara güzel. O yüzden." dedim, gülümserken.

Kafa sallayarak beni onayladıktan sonra yavaşça balkona doğru ilerledim.

Elbisenin kısalığından rahatsız değildim, rüzgar her yüzüme vurduğun da olacak kötü şeyleri de zihnime kazıyordu sanki.

Arabanın arka koltuğunda bir silah görmüştüm yolda. Uygar'ın bana anlatmadığı birşeyler vardı. Herşey kötüye gidiyordu. Oysa ben sadece Uygar'la sessiz sakin bir hayat istiyordum. Bu imkansız mıydı?

Balkonun kapısı kapatıldığın da gelenin Uygar olduğunu biliyordum.

Arkamdan kollarını boynuma dolarken kafasını da omzuma bırakmıştı.

"Buz gibi olmuşsun." dedi, ciddiyet dolusu sesiyle.

"Bir şey sorabilir miyim?" dedim, kafamı boynumun altında ki kolların üzerine bırakırken.

Cevap vermek yerine kafasını salladı.

"Biz ne zaman normal olacağız?" dedim yutkunurken.

"Sen ne zaman silah taşımak zorunda olmayacaksın?"

"Yakında." diye fısıldadı.

"Yakında sana istediğin hayatı sunacağım."

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin