52.BÖLÜM: "KADIN VE ADAM"

348K 10.3K 3.2K
                                    

Multimedya: Su yıldırım ve bebek Su 

Bulutlar dokunduğumda ufak parçalara ayrılacak birer sis gibiydi.

İnsanlara ne kadar benziyorlardı, değil mi?

Dirayetsiz bir insanın yaralarına dokunduğunuz da hiç fark etmeden onu parçalara ayırırız. Bunu fark etmemiz zaman alır, belki de hiç fark edemeyiz.

Ben geç fark etmiştim.

Uygar'ın yaralarına dokunduğumu.

"Bak deli kanlı," dedi babam, cümlesine başlamadan önce.

Ben mutfaktaydım, ama onları dinliyordum sessizce.

Babam dikleşmiş konuşurken, Uygar oturduğu yerde onu dinliyordu. Odada ciddi bir ortam vardı.

"Ben bir görgü cinayet tanığıydım. Haksızlığa gelebilen bir adam değilim, gittim ve polise gördüğüm her şeyi anlattım. Tehdit aldım hemen sorna, beni küçük kızımla tehdit ettiler.." derken, sesi titremişti.

O zor zamanları artık unutmak istiyordum, ama her seferinde önümüze yeni olaylarla çıkıyorlardı. Aynı yerden acıyordu yine canım.

"Onu bırakmamalıydın," dedi, Uygar hızla yerinde doğrulurken, dişlerini sıkarak konuşmuştu.

"Çektiği acılara rağmen onu hâlâ böyle sağlıklı görebilmen mucize, anladın mı?" derken, babama sinirle bakıyordu.

"Biliyorum.. Hata yaptım." derken yaşlı gözlerinden bir iki damla su damlamıştı babamın.

"Biraz zaman geçtikten sonra kızımı alacaktım, ama sen onu yanına almıştın, baban kızımı senin yanında görünce beni buldu ve Su'yun senin yanında kalması için, Anneni benim öldürdüğüme dair dosyalar hazırlayıp bunu senin eline geçmesini sağlayarak beni suçlu durumuna düşürdü ve hapishaneye tıktı."

Uygar'ın kaşları çatılırken, yüzü allak bullak olmuştu. Düşünceleri birbirine karışmış gibiydi.

"Su'yun benim yanımda kalmasını neden istedi?"

"Sana yakın olan birini kullanarak seni yakından görmek istediğini söyledi."

Babamın söylediği son cümle bana depoyu hatırlatmıştı.

Uygar'ın babası beni kaçırdığında iyi davranmış, ve sadece Uygar'ın depoya gelmesi için beni kaçırdığını söylemişti.

Uygarla nasıl olursa olsun, bir kaç kelime de olsa konuşmak istemişti demek ki.

Uygar elini saçlarına atıp sıkarken başının ağrıdığını anlamış, ve yanımda ağrı kesici getirdiğim için kendimi tebrik etmiştim.

"Sadece," dedi babam, mutfağa bakarken.

"Benim olmadığım zamanlarda onun yanındaydın. Şimdi onu senden almaya hakkım yok. Seni bırakacağa da benzemiyor zaten.. Küçük kızım senin yanında mutlu görünüyor. Ona iyi bak."

Uygar'ın yanında mutlu olduğum doğruydu. Ama ben, babamın yanında da mutlu bir kızdım. Sabah olduğunda babam işe giderdi, ardından bende okula. Akşam olduğunda beraber vakit geçirirdik. Yani, mutsuz olacağım bir sebep yoktu.

Bu hatayı babam yapmıştı. Onu benimle tehdit etseler bile beni bırakmamalıydı. Uygar olmasaydı şuan ne halde olacağımı bilmiyordum.

Kahveleri tepsiye yerleştirip yavaş adımlarla oturma odasına doğru ilerlemeye başladım.

Beni gördüklerinde babam gülümsemeye başlamış, Uygar'da yüzüme öylece bakmıştı.

Bu havayı sevmemiştim. Arda olsaydı nasıl da gülerdik şimdi diye düşünmeden edememiştim.

KURTARICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin