Multimedya : Uygar Aral
Uygar beni eve bıraktıktan sonra gitmişti.
Kısa bir sürede bende hazırlanıp kafeye gitmiştim.
Tontiş odada biriyle konuşuyordu.
"Peki bu hastalığının tedavisi yok mu?"
Dedi karşısındaki adam.
"Yok oğlum, Allah vermiş.. Kabullenmek zorundayım da, Tek üzüldüğüm Kutay ve Su. Onları nasıl bırakırım.."
Ben onlara bakıyordum ve ağzımı açamıyordum. Açsam ne diyecektim? Geçmiş olsun mu? Tontiş benim herşeyimdi. Ona birşey olursa bana ne olurdu hiçbir fikrim yok. Ağlamak istiyordum ve bunu onun yanında yapıp olmayan morelini daha fazla düşürmek istemiyordum.
Yavaşca kapıyı aralayıp odaya girdim.
"Tontiş-"
"Herşeyi duydun mu?"
Bilmemezlikten gelecektim. Madem öğrenmemi istemiyor bende öğrenmeyecektim.
"Neyden bahsediyorsun? ve siz bana neden böyle bakıyorsunuz?"
Ahmet amcanın rahat bir nefes verdiğini gördüm ve bu ağlama isteğimi dahada arttırıyordu.
"Sen ne diyecektin kızım?"
"Şey, bugün biraz karnım ağrıyorda izin alacaktım."
"Telefon etseydin ya, neden geldin?"
Ah, kurcalama Ahmet amca.
"Belki izin vermezsin diye."
Tontiş cık cık diye bir ses çıkarttıktan sonra ayağa kalktı ve beni kolumdan tutup dışarıya attığı gibi kapıyı yüzüme kapattı.
Arkasından gülümseyerek bakarken gözlerimden yaşlar düşmeye başlamıştı. O giderse başka kimim kalacaktı ki benim. Yanlız kalacaktım. Eve doğru yürümeye başladım. Issız sokaktan geçerken her zamanki gurup yine sokağın başındaydı. Biri karşıma çıkıp yüzüme dökülen saçları geri atınca kafamı yukarıya kaldırdım. Uygar'dı bu ve yüzümü görünce çatık olan kaşları daha fazla çatılmıştı."Ne oldu?"
Onun sesini duymamla ağlamam bir olmuştu. Sanki onu görmek bana bir sebep olmuştu.
Yanaklarımı okşayan şefkatli elin sahibi Uygar'dan başkası değildi."Neyin var, anlat."
Kendimi savunmasız küçük zavallı çocuk gibi hissediyordum. Onun yanında ufacıktım ve ağlayınca dahada ufalıyordum sanki. Biraz yüzüme baktıktan sonra bana sarıldı. İhtiyacım olan şeyi bulmuş gibi hissediyordum. Öyle güzel sarılıyordu ki nasıl anlatsam bilemiyordum. Sıkıca ve sahiplenircesine sarılıyordu. Sıkı sarılmasına rağmen canımı yakmıyor sanki mümkünmüş gibi ona dahada sokulmama sebep oluyordu.
"Kafedenmi geliyorsun?"
Sesi sanki beni ürkütmemek istercesine kısık ve sakin çıkıyordu. Burnumu çekip kafa salladım. Konuşmak istemiyordum.
Kolundaki saate baktı."Saat daha erkenmiş. Ağlama, seninle eğleneceğin bir yere gidelim."
Elimden tutup yürümeye başladı gurubun yanına doğru ilerliyorduk.
"Birşey olursa haber verirsiniz. Kafanıza göre takılın."
Arda'da buradaydı. Ona baktığımda gülümseyip göz kırptı. Bu gurupta tek neşeli olan insan o gibi görünüyordu.
Uygar gurup ile konuşurken Arda yanıma gelmişti."Birşeymi oldu?"
Açıklama yapsam çok uzun sürecekti ve Uygar bence beklemezdi. Onayladığınızı duyar gibiyim.
"Önemli değil."
Bana inanmayan bir bakış attı.
"Önemli olmasa şuan Uygar'ı guruptan kimse alamazdı. Anlıyorum şuan yorgunsun. Sonra seni dinleyeceğim bende meşgul bir adamım zaten."
Her zaman yaptığı gibi yanağımı sıkıp oda guruba geçti. Zaten o sırada Uygar gelip şapkamı tuttu ve ilerlemeye başladı.
"Uygar?"
"Söyle."
"Şapkamı bıraksan diyorum? Nefes almam bakımından."
şapkamı bırakıp elimi tuttu bu sefer. Buna sevinmek istiyordum fakat içimde hâlâ korku vardı ve o aklıma geldikçe kötü oluyordum. Tontiş'e birşey olmasını asla ama asla istemiyordum.
"Yanaklarına dokundurmamanı söylemiştim "
yine nereden gelmiştik bu konuya?
"Dokundurmam bir daha."
diye mırıldandım. Sahi, biz bir yere gidiyorduk ama nereye gidiyorduk?
"Nereye gidiyoruz?"
"Nereye gidelim?"
Gülmek istiyordum.
Tontis şuan iyiydi. Ağlamamın bir anlamı yoktu. Gülmeliydim.
"Sinemaya!"
Uygar bir anda elini elimden çekti.
"Asla gitmem."
"Eğleneceğim bir yere götüreceğini söylemiştin ama,"
Bakışları yüzümde oyanlandı.
"Gözlerini yerinden çıkartmadan şu bakışlarını düzelt."
Gidiyorduk!
Gerçekten beni hiç kırmıyordu. Hep böyle olsa nede güzel olurdu.***
Filmde bir çocuk sürekli göz kırpıp duruyordu ve Uygar fark etmemişti. Ona baktığımda Filmi izlemiyordu. Kafasını geriye atmış gözleri kapalıydı. Bir yerde artık kahkaha atmaktan karnıma ağrılar girmişti ve Uygar'a bakmak için kafamı çevirdiğimde kafasını bana doğru yatırmış ve beni izliyordu. Bu utanmama sebep olmuştu çünkü az önce hönkürerek gülüyordum. O sırada bana göz kırpan çocuk mısır atmıştı. Uygar'ın bakışları ölümü taşıyan bir soğuklukla çocuğa döndü ve dışarıyı işaret etti. Çocuk ayaklanıp dışarıya çıktığında sanırım dayak yiyeceğini sadece ben anlamıştım. Uygar' da ayaklanınca arkamızdakilerden özür dileyerek onu takip ettim. Ona yetişemesemde biraz sonra onu bulmuştum. Sinemadaki çocuğu yumrukluyordu. Koluna yapışmak isterdim fakat geçen gün beni nasıl ittirdiği aklıma gelince dokunamadım. Etraftaki kimsede bizi takmıyordu. Sakin biryerdeydik.
"Uygar ne yapıyorsun? Bırak."
Dinlemeyecegini biliyordum fakat izleyemezdim.
çocuk bir yumruk daha yedikten sonra ağzındaki kanı tükürüp konuştu."Kim olduğunu sanıyorsun lan!"
Bu daha çok isyan eder gibi bir sesti.
Uygar her zamanki gibi tehlikeli bir şekilde gülümsedikten sonra kolumu tuttu ve çocuğa döndü.
"Ben piçin teki, zamanla tanırsın."
Sonra salona girip hiçbirşey olmamış gibi filim izlemeye devam ettik.
Gerçekten çok anormal değilmiydik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTARICIM
Teen FictionOnun gri kaldırımda oturup sigara içmesini bekleyen küçük kızdım ben. Bakışları bana döndüğünde 'Acaba ne için kızacak?' diye kendini korkutan Ufaklıktım ben. Gülümsediğinde ona hayran olan, onun güzelliğinden canı yanan biriydim ben. Bana sarıld...