21.Bölüm: 'Düşüş'

643 52 66
                                    


Multiamedia'daki şarkı Nevra'yı anlatmıyorsa ben hiçbir şey bilmiyorum 🤪

Bölüm çok geç geldiği için üzgünüm.

İyi okumalar diliyorum.

Ve yazım yanlışları için özür diliyorum. Düzeltme fırsatım olmadı 🥲

🌬

Sanatçının ilhamı zehirdir derler. Ben buna inanmıyorum. Kana karışan uyduruk maddelerin yerine kanın ta kendisi olmayı yeğlerdim hep. Sanırım bu yüzden ilhamım zehir değil, kan ve acı.

Kan, acı, kin ve nefret.

Benim sanattan ve hayattan anladığım bu kadar.

Sadece yarım saatlik uykuyla duruyor olmam, gözlerimi açık tutma mücadelemde beni epeyce bir zorlarken okul formamın ceketini düzeltip siyah şişme montumu üzerime geçirdim. Odamdaki boy aynasının önünden geçerken kafamı bir an olsun kaldırıp yansımama bakmadım. Berbat bir halde olduğumun bilincindeydim zaten. Aynaya bakma zahmetine girmeme gerek yoktu.

Kapının köşesinde duran çantamı omzuma atarak hole ağır adımlarla çıktığımda amcamın odasında uyuyor olduğunu düşünmüştüm.

Ta ki mutfaktan bir ses gelene kadar.

Şafağın yeni yeni doğmaya başlamasından ötürü loş olan holde adımlarımı mutfak kapısına yöneltip aralık kapıdan içeriye doğru baktım. Amcamla göz göze gelmemiz uzun sürmemişti. Yemek masasının önündeki ahşap sandalyede dik bir konumda oturuyor ve sigara içiyordu. Onun sigara kullandığını yeni öğrenmiştim.

Kapının aralığında durarak elimi pervaza yasladım. Mutfak tıpkı hol gibi loştu. "Sigara mı içiyorsun?"

Ela gözleri sorum üzerine kısıldı. Kemikli yüzüne yakıştırdığım kirli sakallarında dolanan eli çenesine kayarken "Kör değilsin ya?" diye sordu düz bir sesle ve parmaklarının arasında duran sigaranın ucundaki ölü külü silkeledi. Kül tablasına düşen siyah küle bir bakış atıp gözlerine geri döndüm.

"Bu saatte uyanık olacağını düşünmemiştim. Eve çok geç geldin. Neden uyumadın?"

"Sen sorasın diye." Soruma kaçamak yanıtlar vermeye bayılıyordu. Amcam hakkındaki diğer bir gözlemim, asla sorduğum bir soruya doğrudan cevap vermemesi olmuştu. Sorularıma hep dolaylı, alaycı, kinayeli cevaplar veriyordu ve bunun dışında dört gündür ondan düz bir cevap alamamıştım. Sanırım bundan sonra da alamayacaktım.

"Neyse, ben okula gidiyorum." dedim kısıkça. "Görüşürüz." Kapının aralığından geri çekildiğimde "Nevra," diye mırıldandı. Duraksadım. Parmağıyla içeri gelmemi işaret ettiğinde dediğini yaptım. Mutfak sigara kokusundan geçilmiyordu ama bu beni rahatsız etmemişti. Sigara içmesemde bu kokuya babam sayesinde alışkındım. O da çok sigara içerdi.

"Şunu al," Pantolonunun cebinden yüklü bir miktarda para çıkartarak bana uzattığında bir uzattığı paraya bir de ela gözlerine baktım.

"Yok. Benim param var."

Bıkkınca ofladı. "Eminim vardır."

"Var ki."

"Nevra," dedi tıslarcasına. "Yorgunum bak. Beni zorlama. Al şunu." İlk başta tereddüt etmiştim çünkü gerçekten de param vardı. Dedemin altı aydır bana verdiği harçlıkları yüzsüz biriktirmiş ve evden kaçarken(?) yanıma almıştım. Kıdım kıdım harcarsam o harçlıklar beni tahminen beş ay geçindirirdi ama amcam bunu bilmediğinden ya da bilse bile siklemeyeceğinden ötürü uzattığı parayı almak daha mantıklı geliyordu.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin