2.Bölüm: 'Varoluş'

982 60 16
                                    



🍂

Saniyeler devinerek akrebin üstüne akmaya başladığında akan zamanın içinde kendi benliğimi bulamamanın getirdiği tiksintiyle aynadaki görüntüme baktım. Düz bir çizgi halinde gerilmiş dudaklarım, görüntümün bana oldukça yabancı gelmesiyle sanki olanaklıymış gibi daha çok gerilirken oflayarak bir adım geriledim. Gerçekten yaşadığım hayatın uzaktan yakından benimle alakası yoktu.

Gözlerimi kısarak kafamı iki yana salladım.

Ne üstümdeki tasarım harikası olan okul üniformasının içinde bir Nevra Kortepe vardı, ne de  bu evin içinde bir Nevra Kortepe vardı. Nevra Kortepe altı ay önce babasının onu bu görkemli evin bahçesine sürükleyip kapısının önüne bir yetim gibi bıraktığı gün hayatını kaybetmişti. O Nevra'yı çok özlüyordum.

"Ama o beni özlemiyordu," diye fısıldarken bir yandan da jilet gibi ütülenmiş beyaz gömleğin düğmelerini iliklemiştim. Üstümdeki lacivert ceketi kaldırmak o kadar ağır geliyordu ki daha okula gitmeden omuzlarım acımaya başlamıştı. Nefret ediyordum bu adını dahi bilmediğim pahalı ve ağır kumaştan yapılmış ceketten! İliklerime kadar nefret ediyordum.


Altımdaki siyah eteğin boyuna düz düz bakıp aynadaki kendime omuz silktim. Okul eteklerinin çoğu kısaydı ve kızların pantolon giymesine izin vermiyorlardı. Bazen beden derslerinde tayt giyebiliyorduk ama genel olarak diz kapağının iki karış üstünde olan üstümdeki siyah eteği giymeye mecburiyetliydik. Üstelik şu şeyide giymeni okulun bahçesinden almıyorlardı. Dur neredeydi o?

Odamın içinde gözlerimle bordo kravatı aradığımda kravatı halıda oturan Rex'in önünde görmüştüm. Homurdanarak yanına gittim, zeytin gözlerini suratıma dikip kafasını eğdi. Kulaklarından biri yana devrilirken tebessüm etmeye çalışarak kafasını okşadım. "Bak," yerdeki kravatı elime aldım. "Bunun." dedim kravatı ona doğru sallayarak. "Nasıl takıldığını hâlâ öğrenemedim ve okula başlayalı yaklaşık üç ay oldu."

O da anlamsız bir homurtu çıkardığında odamdaki boy aynasına geri dönerek "Devlet okuluna beni gönder diye boşuna yalvarmamıştım ben. Ama Mümtaz bey nato mermer nota mermer!" diye sitem edip kravatı gömleğimin yakalarından geçirdim. "Okul, okul değil. Nazi kampı sanki!" Kısa çaplı bir boğuşmadan sonra yine bağlayamayacağımı anlayarak meslek liselerindeki öğrenciler kravatı gibi bol bir şekilde bırakıp yatağımın üstündeki sırt çantasına yöneldim. "Bok vardı beni koleje göndermende! Bok vardı!" Çantanın kolunu tek omzuma asıp krem rengindeki kabanımı elime aldım. Rex dikkatle beni izliyordu.

"Haksız mıyım Rex?" diye sordum ona son bir bakış attım. Sabah erkenden kalkarak onu arkadaki parkta gezdirdiğim için mutlu gözüküyordu. Benim aksime birilerinin mutlu olmasını görmek güzeldi. "Ben ne anlarım sosyeteden? Kurallardan? Kolejden? Kravattan?" Kapımı aralayıp ofladım. "Yollasaydı beni sıradan bir Anadolu lisesine! Ne olurdu ki!"

Söylenmeyi bırakıp kapımı kapattım ve merdivenlere yöneldim. Hayatımda gittiğim kolejin kuralları kadar başka sikkolik kuralları olan bir okul daha duymamıştım. Giyiminden tutun, saçınıza verdiğiniz şekile kadar sizi kurallar yığınına boğuyorlardı. Yani tamam saça verdikleri şekil kısmını biraz abartarak söylemiştim ama haklıydım. Kesinlikle uçuk renklerde bir saç rengi gördüklerinde öğretmenler ve diğerleri size tip tip bakmaya başlıyor, o gün ki moodunuzu saniyesinde düşürüyorlardı. Benim başıma geldiği için biliyordum. O koleje Mümtaz bey, beni ve kuzenlerim olacak salakları yazdırdığı ilk gün okula aralarına koyu mor attırdığım saçlarımla gitmiştim. O bahsettiğim bakışlara bizzat maruz kalmıştım. Tabii bu benim değil moodumu  zerre kadar düşürmemişti ama düşürenleri çok görmüştüm. O bakımdan söylüyordum. İğrenç bir okuldu. Gerçekten...


Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin