28.Bölüm: 'Korkular'

771 53 132
                                    

Bu bölüm iki gündür uykusuz kalan ben tarafından çok özensiz bir şekilde yazılmıştır. Her an her şey olmuş olabilir. Lütfen yazım yanlışlarım varsa aldırış etmeyin anajjssksnjw

Hepinizi öpüyorum.

Final haftamda hayatta kalmaya çalışacağım, görüşmek dileğiyle ❤️

~

Dudaklarından dökülen kelimeler duvardan sicimle inen kan gibi akmıştı zihnime. Beynimin loblarında kanın metalik kokusu yankılandı. Cümleleri beynime bir bir çizik izleri atarken duygusuzluğun bir perde gibi indiği yüzümle öylece bakakaldım Ozan'a.

Aylardır görmediğim; buna varlığını hiç aramadığım, biyolojik olarak benimle hemen hemen aynı genleri taşıyan lanet herif; dış görünüş olarak neredeyse hiç değişmemiş gibiydi ama biliyordum ki ruhu çürük içi hâlâ aynıydı, yerli yerinde duruyordu.
Ozan çürük bir ruha, boktan bir karaktere ve yok olma evresinde olan bir kalbe sahipti ve tüm bu özelliklerini bir sırıtış olarak gün yüzüne çıkıyordu.

Her zaman çıkmıştı.

Şu anda çıkardığı gibi.

Gözlerim kötücül sırıtışında kitlendi. Aslında ona söyleyecek ve soracak çok şeyim vardı fakat damarlarımın içinde gezinmeye başlayan şaşkınlık, ağzımı açıp soru sorma hakkımı benden alıyor, göğüsümün altında cebelleşen kalbimi sıkıştırıyordu. Belki de o şaşkınlığı dinleyip sessiz kalmaya devam etmem yapabileceğim en mantıklı şey olacaktı ya da olmayacaktı. Bilmiyorum. Bu çok belirsizdi.

Konu, karşımda durup gözlerimin içine baka baka sırıtan aptal olunca benim için her şey belirsizdi.

Damarlarımı çatlatan binlerce düşünce yığını zihnime baskı yaparken elimi dış kapıdan uzaklaştıramamaya çalışarak bir adım geriledim. Ozan'ın karşımdaki varlığıyla birlikte hafızamın en ücra köşesinde açılan kitabın zehirli sayfaları, geçmişimden birkaç kare önüme atmıştı. Geçmişinden kaçmaya çalışan zihnimdeki Nevra'nın görmeye tahammül bile edemediği sayfaları donmuş bir suratla inceleyip o kitabı hışımla kapattım ve başımı dikleştirdim.

Geçmişinden sadece korkaklar kaçardı.

Ben bir korkak değildim.

Damarlarımı çatlatan şaşkınlığa boyun eğmeyerek "Burada olmaman gerekiyordu." dedim, sesim içimde yaşadığım fırtınaya rağmen oldukça düz çıkmıştı. "Çok yanlış bir şehirde, çok yanlış insanlarla, çok yanlış işler yapıyorsun, Ozan. Yine. Yeni. Yeniden."

Benim cildime göre oldukça esmer kalan cildi tepemizdeki sarı lambanın etkisiyle olduğundan daha da esmer bir ton alırken sırıtışından taviz vermedi. O hiçbir zaman sırıtışından taviz vermemişti. Babamdan en ağır dayağı yerken bile sırıtan bir manyaktı o. Ondan asla ciddiyet beklemiyordum. Ondan beklediğim tek şey az önce söylediği şeylerin arkasında durup, bana o söyledikleri hakkında detaylıca bilgi vermesi ve beni nasıl -burada- bulduğunu ötmesiydi.

Aslında az önce sarf ettiği cümlelere bakacak olursam beni nasıl bulduğunu tahmin edebilirdim çünkü kendisi Ferdun'un meşhur Ozan'ı aynı zamanda benimde hayatımın belli kısımlarını zorlaştıran hatta ve hatta zorlaştırmanın da ilerisine gidip hayatımın belli kısımlarını cehenneme çeviren Ozan'ın ta kendisiydi.

Elbetteki bu ayrıntıyla beni burada bulması pek de zor olmamıştır. Zor olan -en azından benim için zor olan- asıl kısım, Ozan ile bağlantımı diğerlerinin bilmesi olacaktır muhtemelen. Acaba Ferdun, Ozan ile aramızdaki bağlantıyı biliyor mu? Eğer biliyorsa... Gerçekten bu sefer boku yedim.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin