7.Bölüm: 'Sınır eriyişleri'

635 53 21
                                    



                                          ❄️

Milyonların sığdığı bu şehire sığamıyorum, insanlar garipler. Anlaşılması zorlar. Gidesim var buradan, insanlardan, kendime ait sokaklarımdan, aklımdan kendimden. Her yerden gidesim var. Tek kelime etmeden, ayak ucuma baka baka gidesim var. Sessiz sedasız. Kimsesiz gibi. Olduğum gibi. Ağlamadan. Gülmeden. Beni insan yapan tek bir duyguyu yüzüme yansıtmadan. Ne düşündüğünü bilmeden yola dalarak gidesim var. Usul usul gidesim var.

Çünkü ben buraya ait değilim.

Nereye ait olduğumuda bilmiyorum.

Ama buraya ait değilim.

Değilim işte.

"Nevra," Gözlerim adımı müziğin alçalmış melodisinden dolayı net bir şekilde duymamla birlikte dikiz aynasına kaydı. Halam içinde bulunduğumuz bu lüks aracı okulun önündeki kaldırıma park etmiş, gözlerini dikiz aynasından arkaya çevirmişti. Sibel ön yolcu koltuğundaydı. Biz Gizem ile arka koltuktaydık. Halam, Gizem'e değil doğrudan bana bakıyordu. Kulaklıklarımı çıkarmamı  çenesiyle işaret ettiğinde sağ kulaklığımı çıkartıp gözlerinin içine baktım. "Konuştuklarımı dinlendin mi sen?"

"Dinledim."

Sibel "Hayır dinlemedi," dedi kendinden emin bir sesle. Elinde küçük bir ayna vardı ve aynadan göz makyajına bakıyordu. Yaklaşık bir saattir baktığı yetmemişti galiba? "Seni dinlememek için şu sözsüz müziklerden birini açıp kulaklığını taktı, anne."

Sözsüz müzik mi? IQ seviyesini bu kadar belli etmesi onun için hiç iyi değildi.

"Klasik müzik demek istedin, herhalde?"

"Whatever, Nevra." Uçlarını maşa yaptığı kızıl saçlarını tek omzunda toplayıp bana omzunu üstünden düz bir bakış attı ve aynasına geri döndü. Yeterli cevabı almıştım. Yeterli cevabı almıştı.

"Dalaşmayın." Halam gözlerini dikiz aynasından çekip vücudunun bir kısmını bana döndürdü. "Bugün senden tek bir şikayet bile almak istemiyorum. Hafta sonu başına gelenler hakkında bütün hocalar gerekli işlemleri yapıp özürlerini dilediler zaten. Sakın bugün hocalarına sataşma. Sınıf arkadaşlarınıda öyle. Sakın!" İşaret parmağını çocuk azarlarmış gibi salladığında gözlerimi devirmeden edememiştim. "Anlaştık mı?"

"Anlaştık." diye geveledim ağzımın içinde. Bana uyarıcı bakışlarından yollamaya başladığında ofladım. "Anlaştık." Durdum. "Bundan sonra sorun çıkarmayacağım. Tek ilgileneceğim şey derslerim olacak." Bu söylediğime bende inanmamıştım ama halam inanmışa benziyordu. Onun inanması yeterliydi.

Önüne gelen küllü sarı rengindeki perçemi kulağının arkasına sıkıştırıp "İyi. Aferin." dedi ve parlatıcısını sürmekte olan Sibel'e baktı. "Sende bir daha saçma sapan, kulaktan dolma bilgilerle okulu çalkalandırmıyorsun, küçük hanım."

Sibel durdu. Parlatıcısının kapağını kapatıp kaşlarını kaldırdı. "Kulaktan dolma bilgi değillerdi." dedi ukalaca. "O kız hamile, anne." Huylu huyundan vazgeçmiyordu. Cidden.

Halam gözlerini bıkkınca devirdi. "Suratının ortasına çarpmamak için kendimi zor tutuyorum, Sibel. İn aşağıya. Beni sinir etme." Gerekli cevabı ikinci kere alan Sibel homurdanarak parlatıcısını kırmızı sırt çantasının içine atıp sinirli bir tavırla araçtan indi. Kapıyı çarpmayı ihmal etmeyince halamın dişlerini sıktığını gördüm ama sesini çıkarmamıştı. Süzüle süzüle okulun demir kapısından içeri giren Sibel banklarda oturan arkadaş grubunun yanına gittiğinde "Gizem," dedi halam ona gözlerini çevirerek. Telefonuyla ilgilenmeye devam eden Gizem aracın kapısını aralayarak bekledi. "Dün konuştuğumuz şeyleri hatırlıyorsun değil mi?"

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin