14.Bölüm: 'Mobbing'

583 53 62
                                    


^•^•^•^•^•^•^•

"Siz..." dedim gözlerimi irileştirip Erdem denen adama bakarken. "Polis misiniz?"

"Biz." dedi ve Demir'lerden tarafa bir bakış attı. "Polisiz."

Bir kimlik, bir kelime, bir itiraf.

Zihnimde onlar hakkında dolanan onlarca sorunun cevaplanmasını sağlarken, içimdeki Nevra benim yüzüme yansıtamadığım bütün ifadeleri yüzüne yansıtabilmişti. Korku. Endişe. Dehşet. Şaşkınlık. Şok. Sayısız ifade kemikli yüzüne ve kehribar renkli gözlerine yansımıştı. O Nevra'nın gözleri şu anda kehribar gibi dursa da benim gözlerimin onunla uzaktan yakından alakası yoktu.

Gözlerimin renginin koyulaştığını, göz bebekleriminse genişlediğini bizzat hissedebiliyordum çünkü.

Erdem denen polise düz düz bakmaya devam ettiğimde arkamızdaki velilerin uğultusu artmıştı. Bir uğultunun artmasına bu kadar çok sevineceğimi hiç düşünmezdim. Polis kimliğini yavaşça indirdi, koyu kahverengi gözleri yüz çehrelerimde ilgiyle dolanırken olayı yarı yarıya anlamış Miguel hoca ikimizinde konuşmasına izin vermeyerek "È la polizia?" diye sordu şaşkınca. *O bir polis mi?

"Türkçe lütfen," Erdem'in uyarsını tınlamadın.

"Sì. Lui-lei è una polizia." Miguel hocanın şaşkınlığı her yerine yansırken ekledim; "Polizia narcotici."
*Evet o bir polis. Narkotik polisi.

Gümüş yüzüklerle kaplı parmakları dudaklarına giderken kendi Tanrısına mırıldandığı kelimeleri dinlemek istemeyen Erdem kafasını iki yana sallayıp "Bana az önce bahsettiğin poşetin yerini söyler misin?" diye sordu, sesinde saklamaya çalışsa da bariz belli bir merak ve heyecan vardı. "Sadece yerini söyle. Senden başka bir şey istemeyeceğim."

Yanaklarımın içini çiğnedim. Aslında bunu yapabilirdim. Sonuçta o bir polisti. İçinde bulunduğum -ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim olmayan- durumdan beni kurtarabilir ve bahsettiğimiz poşet olayını ucu bana değmeden halledebilirdi. Tek yapmam gereken şey ona poşetin yerini söyleyip Miguel hocayla buradan tüymekti ama ben bunu yapmadım. Tüyme ve söyleme kısmını yapmadım çünkü yapmak istemedim.

Ortamdan tüymeme engel olan bir tarafım, olayı anlattıktan sonra olayın içine Erdem denilen polisle dahil olmam gerektiğini söylüyordu bana. Haklıydı da. Tüymek yerine olaya dahil olmalıydım. Çünkü biliyordum ki eğer şimdi ona gerçekleri söyleyip buradan tüyersem, ilerleyen günlerde karşılaşabileceğim uyuşturucu sorunuyla tek başıma mücadele etmek zorunda kalacaktım.

Herkesin bildiği gibi bu okulda her lanet gün başıma bir iş geliyordu! Suçlu suçsuz olmama bakmadan direkt ben yargılanıyordum ve böyle bir şey daha olursa... Tek başıma kalıp savaşmak istemezdim. Kısacası yardıma ihtiyacım vardı. Ve bir polis kolaylıkla yardım işimi görürdü.

Kafası bizden tarafa dönmüş Demir'lere bir bakış atarak onların hiçbir şey duymadığına emin olup gözlerimi ağır bir şekilde Miguel hocaya çevirdim. Şaşkındı. Parmakları hâlâ dudaklarına yaslı bir şekilde öylece duruyordu. Duyduklarını sindiremediğini fark etmemek elde değildi.

Farkındayım! Ona bir açıklama yapmak zorundaydım. Nihayetinde benim yüzümden buraya gelmiş ve olanlara tanıklık etmişti. Kesinlikle bir açıklamayı hak ediyordu. "Ho trovato una borsa di droga. Stavo per chiamare la polizia, ma non era più necessario." dedim dümdüz bir sesle. Bazı kelimelere dilim dönmesede Miguel hocanın beni anladığını yüz ifadesinden anlamıştım. *Bir uyuşturucu torbası buldum. Polisi arayacaktım ama artık gerek kalmadı.

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin