8. Bölüm: 'İz'

608 47 27
                                    


                                             ❄️

On yedi yıldır bu dünyadayım. Nabzı atıyorsa yaşıyor denilen kitlede, kendimce hayatta kalma mücadelesi vermeye çalışıyorken, öğrendiğim birçok şey oldu.

Misalki bu dünyada kırık bir camsan kesersin, kanatırsın, bir tene kolaylıkla işlenebilirsin. İşlendiğin yeri kontrol eder, acıyı simgelersin. Acıtırsın. Yakarsın. Belki de yıkarsın. Ama bu dünyada sadece bir camsan kırılırsın, tuzla buz olursun, ufalanırsın, hiçbir tene işleyemezsin; bir cam ustasının elinde şekilden şekle girer eğer şansın varsa sanatı simgelersin.

Ben her zaman kırık bir cam olmayı, yakmayı yıkmayı tercih ettim. Tabii zamanında bende sade bir camdım. Herkes önce sade bir cam olarak hayatına başlardı. Ne de olsa; bir cam ustası olmak için önce işlenmek, acıya alışmak, yıkılmak gerekiyordu. Öyle değil mi? Mesele hayata nasıl başladığın değil, nasıl gittiğindi.

Peki ben nasıl gidecektim?

Ait olmadığım büyük bir evde, lüks döşenmiş bir salonun ortasında, kuş sütünün bile eksik olmadığı bir masada öylece otururken önümde duran tabağa hiç dokunmamıştım. Ne orta derecede pişmiş bifteği yemek istiyor, ne de bu huzursuz masada bir yudum su içmek istiyordum. Sadece odama çıkıp bugünün yorgunluğunu müzik dinleyerek üstümden atmak ve can yoldaşım Rex'in kucağımda mırıl mırıl uyuyuşunu izlemek istiyordum. Bana şu dünyada huzur veren tek şey oydu.

"Sınıflarınızın değiştiğini duydum. Nasıl memnun musunuz sınıflarınızdan?" Halamın sesini duymak bile yaşıyor olduğum baş ağrımın artmasına neden olurken gözlerimi zorlanarak ondan tarafa çevirdim.

İçi şarap dolu kadehini ince uzun parmaklarıyla sarıp kaldırdı. Kırmızı şarabından büyük bir yudum alıp kadehi masaya koydu. Hareketleri öyle stabil, öyle dikkatliydi ki bir an karşımda bir insan değil de robot oturduğunu sanmıştım.

"Eğer sınıflarınızdan memnun değilseniz söyleminiz yeterli." Dikkatli bakan gözlerini geçen haftaya oranla daha canlı duran Gizem ve geçen haftada dahil her zaman canlı duran Sibel'de gezindikten sonra hayattan bezdiğini suratına bir tuval gibi yansıtan bana kayınca tuvale işlediğim bütün bezmişliğimi ona sergileyerek dudağımı dişledim.

"Sınıflarımızın değiştiğini duydun?" Salatadan bir çatal alan Sibel imayla gülümseyerek annesine odaklandı. "Arkadaşın olan Kerim hocamızdan mı duydun yoksa kuşlar mı söyledi, anne?"

Halamı bozma konusunda üstüme tanırsam bu kişi Sibel olurdu sanırım. Halam 'Fenasi Kerim aşkının' imasının altında ezilirken, Gizem gülmemek için kısa süreliğine işlemeli avizeye bakmıştı. Daha sonra kendine gelerek "Benim sınıfımda iyi." dedi diğer konuyu kapatma amaçlı. "12/B sınıfında takılıyor olabilirim ama yükselmem an meselesi. Hem sınıfımda tanıdık arkadaşlarımda var. Bir sıkıntım yok yani."

"Benim sınıfımda iyi." diyen Sibel annesinin gergin suratına odaklanıp önüne gelen kırmızı tutam saçı kulağının arkasına tıkıştırdı ve sinsi bir edayla dilini şaklattı. "12/A2 olarak yani okuldaki en iyi eşit ağırlıkçı sınıfı olarak sınıfımdan oldukça memnunum." Müdür yardımcılığına aday koymuş Kerim hoca annenizle düzüşüyorken, sınıfınız iyi olmama ihtimali yoktu zaten. Bu da soru muydu?

"Güzel." diye mırıldandı halam. Az önceki imayı yutmuş gibi görünürken bir saattir masanın başında yemeğiyle ilgilenen dedem "12/A2 eşit ağırlık sınıfı mı oluyor, Sibel?" diye sordu.

"Aynen, dede. 12/A2 diye başlıyorsa bir şube eşit ağırlık sınıfı oluyor."

"12/A diye başlıyorsada sayısal sınıfı, 12/A3 diye başlıyorsa dil sınıfı, 12/A4 diye başlıyorsada sözel sınıfı oluyor." Gizem bilmiş bir edayla sırıttığında bu bilgileri aklıma kazıdım. "Bu hafta cuma günü yapılacak deneme sınavından sonra bende 12/A'ya yükseleceğim. Sayısalların en iyi sınıfına yani!"

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin