45. Bölüm: 'Dip'

265 34 81
                                    


Hayatımda yazdığım en değişik bölümlerden biri oldu. Arada ağlama var, kusma var, işeme var, başka kişilerin ağzından yazılan yazılar var. Vallahi kötü olmuşsa da artık iyi diyin bu garibanı bi yorumlarda sevindirin NAJSJSJJS

On üç saatimi ayırdım bu bölüme ha. Yazarişkonuzu biraz sevin 💕 Biraz övün beni (övmeyin şaka yaptım)

Neyse çok uzatmayacağım. Peçeteleri hazırlayın bol ağlamaklı bir bölüm geliyoooo

Öpüldünüz bebişler 💕


❄️

Bir kelebek, ölüme kucak açmadan önce son kez göğe kanat çırpmak isterdi. Umut dolu, umutsuz kelebeklerin son arzusu hiçbir zaman gerçekleşmedi.

İçinde bulunduğum durumun özetini bana soracak olsalardı, hiç düşünmeden bu kelebek örneğini verirdim.

Kaybedilmek üzere olan bir savaşın ortasında, iki eli kanlı bir şekilde savaşın ön safhasında ölümü usulca bekleyen fakat ölümü arzulamadan önce kendisiyle birlikte birkaç kişiyi de cehenneme götürmeye hazırlanan karanlık bir ruha sahiptim.

Yıllarca karanlığa kurban ettiğim ruhum, ilk defa içinde bulunduğu bir savaşı kaybedeceğini içten içe biliyor lakin asla korkmuyordu. Korku yoktu. Söz konusu, onu iyileştiren bir adam ve o adamın değer verdikleri olduğunda benim ruhumun bulunduğu savaşta yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Gerekirse o savaşta beni de kurban ederdi, kendisini de... O savaşı bana kaybettirse de Demir'e kazandıracaktı.

Ruhumun, Demir için yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Onun kollarında bulduğu şefkati, zihnime altın harflerle kazımış olan ruhumun onun için yapamayacağı hiçbir şey yoktu.

Bugün bu işe bir son verecektik.

Hemen önümde, iki tarafı ormanlık içinde kalan asfaltlı bir yol vardı. Tepemdeki ayın ışığı, arabanın farlarından daha çok yolu aydınlatıyor, içinde bulunduğum aracın karanlık ortamını beyaz ışığıyla hafifçe aydınlatıyordu. Gözlerimi aracın ön camından çekmeden kuru dudaklarımı araladım ve saatler sonra şoför koltuğundaki Ozan'la iletişim kurmayı başardım.

"Ne kadar kaldı?"

Ona bakmasamda gergin olduğunu hissedebilmiştim. Müzahim'in, Sibel'i kaçırdığına canlı şahit olmuştu. Bu şahitliğin ondaki baskısını tahmin bile edemiyordum. Muhtemelen bana ve anlattıklarıma inanmamayı seçen tarafı, Müzahim'in diğer yüzüyle karşılaştığı ilk anda afallamış; anlattıklarımı kendi içinden gözden geçirmeye başlamıştı.

Ozan gergindi. İhtimaller yığınına odaklıydı. Bana ne kadar belli etmemeye çalışsa da bir tarafı onunla araca bindiğim ilk andan beri düşünüyordu. Ya Nevra'nın anlattıkları doğruysa? Gerçekten Nevra, Defne'ye bir şey yapmadıysa? Defne'nin ve babamın katili, dedemizin şeytani ikiziyse? O zaman bunca yıl Nevra'ya yaşattıklarımın vebalini nasıl ödeyeceğim?

Eğer bunları gerçekten düşünüyorsa, sondaki sorusunun cevabı çok basitti. Ödeyemeyecekti. Ne yaparsa yapsın, aramızdaki kardeşlik bağını olmayan bir suçu bana yükleyerek kesen ve tıpkı babamın yaptığı gibi bana cehennemi yaşatan Ozan bu vebali ödeyemeyecekti.

Ödemesine izin vermeyecektim.

"Sibel'in telefonuna neden casus programı yükledin?" diye sordum, diğer soruma cevap vermemesine aldırış etmemiştim. "Bir şeyden şüphelenmiş olmalısın ki bu programı yükledin."

"Çeneni kapat."

"İçten içe, sende o adamın dedem olmadığını anladın. Korktun, anlattıklarım aklına gelince kuzenlerimizi korumak istedin." dedim tekdüze. "Dedem ve Müzahim'in görünüşleri aynı, sesleri de... Bazı günler giyiniş tarzlarıda aynı ama karakterleri..." Göz ucuyla Ozan'ın yan profiline baktım. "Birbirlerinden tamamen farklı. Karakterinden işkillenmiş olmalısın."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin