43. Bölüm: 'Sanrılar'

458 39 80
                                    


Beklettiğim için kusura bakmayın. Durgun ve stabil bir bölüm oldu (gibi) yine de umarım beğenirsiniz. Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın, bölümü uykusuz bir şekilde yazdım.

Lafı çok fazla uzatmadan iyi okumalar diliyorum ❤️

~

Karanlık, önce onu hisseden insanın kalbini yakardı.

Sonra, çevresindeki kalpleri...

Karanlık, kan dökmeden de yara açabilen bir silahtı. Karanlık, asıl kanı zihindeki düşüncelerin akıtmasın sağlardı. Öyle çok akıtırdı ki o kanı, insan onu insan yapan bütün düşüncelerin ve hislerin katili olurdu. Eli kanlı, kalbi yangın, zihniyse savaş alanı olan bir katil...

Durdurulması zor.

Korkutulması imkansız bir katil.

Tereddüt etmeden, tetiği defalarca kez çekebilecek ve binlerce beyin dağıtabilecek bir katil...

Sanırım dönüşmekte olduğum şey tam olarak buydu. Karanlığa çekilen, kalbi yangın, zihni savaş alanından farksız bir katil... Henüz cinayet işlememiştim ya da elimi kana bulayacak davranışlar sergilememiştim fakat diğer özelliklerin hepsi bende vardı.

Zihnim savaş alanından farksızdı.

Kalbim söndürülmesi zor yangınların külleriyle doluydu.

Ve ben giderek karanlığa çekiliyordum.

"Senin bu kadar aptal olabileceğini hiç düşünmemiştim, Nevra." dedi tok bir sesle. Gözlerinden akın eden yargılayıcı bakışa karşılık veremedim. Arkamda, enseme silahın namlusunu bastıran adam beni zorla salondaki tekli koltuğa oturtturdu ve yüzümü Halime Soylu'yu çevirmemi sağladı. "Ferdun'a çalışmak ne demek oluyor?"

"Sandığın gibi bir şey değil." diye tısladım ensemdeki soğukluğu yok saymaya çalışarak. "Ona çalışmamdaki amaç farklı."

"Amacın ne? Müzahim'e ulaşmadan, Ferdun'un seni öldürmesi mi? Eğer amacın buysa, doğru yolda ilerliyorsun."

Derin bir nefes aldım. Aldığım nefes, içinde bulunduğum odanın havasızlığından mıdır yoksa içinde bulunduğum durumun saçmalığından mıdır bilinmez ama ciğerlerime inmemişti. Ya da inmişti ama ben nefes aldığımı hissedemeyecek kadar dalgındım. "Senin o huzurevinden çıkman ölüm fermanını imzaladı." dedim uzun süren sessizliğin ardından. "Bende senin bu kadar aptal olacağını hiç düşünmezdim."

Halime tam karşımdaki koltuğa oturdu. Siyah, uzun elbisesinin etek kısmını düzelterek "Defalarca kez çıktım." diye tısladı. Bu beni şaşırtmıştı. "Kimse fark etmedi." Durdu, kahverengi gözlerini yüzümde kitledi. "Tabii sende beni herkes gibi, saf aptal, bunak yaşlı bir kadın zannettiğin için şu anda çok şaşırdın."

"Kusura bakma, enseme silah dayalı olduğu için senin çift kişilikli karakterine pek şaşıramayacağım." Arkamda dikilen adama atacağım bakış havada kaldı çünkü silahı sertçe enseme bastırmıştı. "Şunu yapman gerçekten şart mı? Aynı taraftayız ve sen benim kafama silah dayatıyorsun!"

"Seninle aynı tarafta olamayız, Nevra." derken ki ses buzdan farksızdı. "Senin soyadın Kortepe. Sen benim ailemi katledenlerin soyundan geliyorsun. Sana asla güvenmiyorum, güvenmeyeceğim de..."

"Benim babamı Müzahim öldürdü! Ne demeye çalışıyorsun?" diye hırladım ve hırladığıma saniyeler içinde pişman oldum. Arkamdaki adam her kimse silah namlusuyla enseme bir kez vurdu. Acı dolu iniltim, dudaklarımın arasından firar ederken "Bana sesini yükseltme." dedi Halime sertçe. "Saygını bozmanı gerektirecek hiçbir durum yok."

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin