24.Bölüm: 'Buz'

607 55 94
                                    



Biliyorum, bölüm çok geç geldi. Bunun için özür dilerim.🥺🥺🥺

Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın çok aceleye gelen bir bölüm oldu.

İyi okumalar diliyorum. 🧡



❄️

Kalbimin ortasındaki siyah deliğin yaratıcısı, ruhuma saplanan buzdan bıçaktı. En azından ben zihnimdeki Nevra'ya bunu böyle lanse ederdim.  Bizim kalbimizdeki deliğin yaratıcı o buzdan bıçak, geçmişimiz değil. Halbuki bu kocaman bir yalandı. Kalbimizdeki deliğin yaratıcısı geçmişimizdi ve buzdan bıçağın varlığı ruhumuzdaki yaraya tuz basmaktan başka bir işe yaramıyordu.

O bıçağa defalarca kez kendime saplamayı denedim. Ama zihnimdeki Nevra buna izin vermedi, onun gerçekleri öğrenmeye, korkunç eylemleri gerçekleştirmeye takati yoktu. Hiçbir zaman olmamıştı çünkü o bütün gerçeklere kulaklarını tıkamış, hisleriyle ayakta kalmış, korkunç eylemleri görmezden gelmiş bir çocuktu. Ben ise bütün gerçekleri kulaklarını kabartarak dinlemiş, duygudan yoksun, korkunç eylemlerin başrolü olan bir kadındım.

Aramız bu yüzden onunla çok bozuktu.

O bir çocuktu ben ise yetişkin bir kadın.

Zaman ve yaşadıklarımız ikimizide çok farklı yönlerde etkilemişti. Birimiz hiç büyüyememiştik, birimizse hiç küçük olmamıştık ve bunun belki de en büyük nedeni kendime bile itiraf etmekte zorlandığım geçmişimizdi.

Geçmişimizden gelen darbe dolu bıçağın varlığını hâlâ ruhumda hissedebiliyordum.

Ruhuma saplanan o buzdan bıçak, oraya saplanmadan önce bütün hislerimi öldürmüş, güzel düşüncelerimi parçalamış, bana kalan 'iyi' ne varsa katletmişti. Kendimi bu yüzden boş hissediyordum. Boş, duygusuz ve ruhsuz. Zihnimdeki Nevra ise kendini bana oranla çok dolu, duygulu ve ruhlu hissediyordu çünkü o bıçaktan kaçabilmişti. Ben kaçamamıştım. Benim kaçma şansım hiç olmamıştı.

Belki de bu yüzden zihnimdeki çocuk Nevra'dan nefret ediyordum. Benim aksime duygularına güvenerek kaçabildiği için. Belki de bu yüzden kendimden de nefret ediyordum. Kaçmayı hiç akıl edemediğim için. Hayatta geri vites nedir? Nasıl atılır? Bilmediğim için. Bilsem bile denemeyeceğim için.

Sanırım benim gibilerin hayatta kalması bu yüzden çok zor. İstediğimiz bir şeye ulaşmak için fedâ etmeye her zaman kendimizden başlıyoruz.

"Buradan çıktığımızda ilk işim ne olacak biliyor musun?" diye soran amcam olmasaydı eminim ki zihnimin bataklığına batacaktım. "Seni o okuldan almak!"

Hırçın bakan ela gözleri tüm düşüncelerimin kayalıklarına tıpkı bir tsunami dalgası gibi vurup hızla geri çekildiğinde duraksadım. Serumumu değiştirmeye çalışan hemşire ablanın bakışları kısaca yatağamın başında duran amcama kaydı. O kadın bile amcamın öfkesinden korkmuştu.

Kuruyan dudaklarımı zorlanarak aralayıp "Son üç saattir yaptığın gibi yine bu durumu abartıyorsun." diye söylendim. "İyiyim ben. Her şey yolunda."

"Abartıyorum, öyle mi?" Amcamın sol kaşı havaya kalktı. Sinirlendiğini belli eden şey yüzü değil, siyah gömleğini yırtmak istercesine kalkan göğüsüydü. Düzensiz nefes alıyordu. "Sen kendi tipini burada ayna olmadığı için göremiyorsun herhalde? Ağrılarını sezememende serumdan kaynaklı sanırım?!"

Hastane elbisesi yüzünden açıkta kalan kollarıma bir bakış attım. Cam kırıkları yüzünden ufak çiziklerle dolu olan kollarım şu anlık acımasa da ağrı kesici serumun bitmesiyle ilerleyen saatlerde canımı çok yakacaklardı. Bunu tahmin edebiliyordum. "Amca..."

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin