34.Bölüm: 'Gerçekler'

507 47 99
                                    

Hiç kontrol etmeye zamanım olmadı o yüzden yazım yanlışları, anlam kaymaları varsa şimdiden affola. En kısa zamanda o yanlışları düzelteceğim

Hepinize iyi okumalar dilerim.

Vote ve yorumlarınız içinde teşekkür ederim 💕

🌊

Avuçlarımın arasından kayıp giden geçmişin, ruhumda bıraktığı kızıl leke git gide genişleyip bileklerime kadar inerken, bu uğursuz rengin tıpkı kağıda damlatılmış bir mürekkep gibi hayatıma yayılışını izliyordum.

Pişmanlık ve acı, bir kozalağın içinde sıkıştırdığı bedenime elindeki kampçıyı acımasızca indirirken; zihniminde kopan fırtınanın rüzgarı, diktiğim yaraların dikişlerini açmaya başlamıştı.

Düşüncelerim cayır cayır yanıyordu; bu yangın bir benzin santralinin tam orta yerinde başlasa ancak bu kadar yakıcı, yıkıcı ve yoğun olabilirdi. Saniyeler içinde son bulan o yangından hiçbir düşüncem sağ olarak kurtulamadı. Belki de şu anda en çok buna seviniyordum. Bir yangın başlamıştı; yangında ilk ölenler hastalıklı düşüncelerim olmuştu ve bunun sonucunda ilk defa sağlıklı bir beyinimle baş başa kalmıştım.

"O kız ölmüş." Karşımda oturan Demir'in sesi cansız bir varlığın duygusuzluğunu taşıyordu. Öyle ki kendi bile sesine işlenmiş duygusuzluğunu sindirememişti. Durdu, gözlerimin içine baktı. Saatlerdir gözlerimin içine bir gerçek kırıntısı bulmak amacıyla bakıyordu. "Defne Gündüz denilen kız, üç yıl önce ölmüş."

"Biliyorum."

"Biliyorsun?"

"Hıhım."

Demir hiçbir şey söylemedi. Hemen önünde mavi kapaklı bir dosya vardı. Kalınlığına bakacak olursam bu konuyla ilgili çoktan araştırmasını yapmış olmalıydı. Araştırmasını yapmış olması demek, geçmişimden kalıntıları bulması demek oluyordu. Yani bana soracağı soruların bütün cevaplarını bildiğinden adım kadar emindim. O yüzden onu zorlamayacak, bana ne sorarsa sorsun dürüstçe yanıt verecek ve geçmişimle aylar sonra tekrardan yüzleşecektim.

Çünkü artık bende kaçmaktan yorulmuştum.

Bir şeyleri gizlemekten yorulduğum kadar kaçmaktan da yorulmuştum.

"Nevra," dedi sessizliğin mühürünü kırarak. Nadir bir şekilde bana adımla seslenirdi ama ilk defa adımı söylerken ki ses tonu duygudan yoksundu. "Bana daha önce neden anlatmadın?"

"Neyi?"

"Çocuk yaşta..." Ona bakamadım. "İllegal bir suça ortak olduğunu... Ortak olmak zorunda kaldığını..."

Gözlerimi o hariç odanın her yerinde gezdirdim. Beni konuşmak için getirdiği bu ev, polis tayfasıyla buluştuğumuz evin ta kendisiydi. Salonu lüks olan evin salonunda olmasakta, bulunduğumuz eşyalı odada gösterişli salondan esinlenmişti. Ahşap işlemeli çalışma masası ve dekor amaçlı dizilmiş birçok biblosu bulunan oda, ışık alıyor olsa da bana o kadar kasvetli ve karanlık gelmişti ki... Karanlığı anlatacak doğru betimlemeyi bile bulamıyordum.

"Sicil kaydıma mı baktın?" diye sordum sonunda gözlerimi ona geri çevirirken. Kemikli yüzünde bir mimik dahi oynamıyordu. Doğrudan gözlerimin içine bakan koyu mavileri ifadesizlik okyanusunda boğulmuştu. "Gerçi sicil kaydım tertemiz. Geçmişimi araştırman için başka sicil kayıtlarına bakman lazım. Babamın sicil kaydı gibi...." Durdum. "Eh, iyi... Sonunda aranızdan birileri bana yakın olan insanların sicil kayıtlarına bakmayı akıl edebilmiş."

"Sana o kadar çok güvendim... Güvendik ki, geçmişine bakmak aklımızın ucundan dahi geçmedi."

"Güven." diye tekrarladım. "Çok tehlikeli bir duygudur, Dağıstanlı."

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin