13.Bölüm: 'Derinlik'

585 51 42
                                    



Herkesin kalbinin derinliklerine, mutlak suretle işlenmiş bir korku vardı. Kimisi gök gürültüsünden, kimisi karanlıktan, kimisi yalnız kalmaktan, kimisi sevdiklerini kaybetmekten, kimiside kapalı alanda kalmaktan korkardı. On yedi yıllık hayatım boyunca saydığım korkulardan birini bile kalbimde barındırmamıştım. Benim korkum normal insanlarınkinden farklıydı. Çok farklı.

Ben hislerden korkuyordum.

Hissetmekten.

Normal bir insan bu korkumu duyunca gülebilir hatta dalga geçebilirdi ama bende durumlar böyleydi. Hissetmekten ölesiye korkuyordum. Çünkü hislerin insanlığın sonunu getirebilecek güce sahip olduğunu biliyordum. Bir insan hislerine teslim olduğu an savunmasız kalırdı ve savunmasız insanı öldürmek çocuk oyuncağıydı.

Mutluyken, üzgünken, endişeliyken, şaşkınken insan düşmanından gelecek herhangi bir atağı fark edemez, atağın kurbanı olurdu. Hisler bu yüzden insanlığın en büyük düşmanıydı. Ve bence aklı olan herkes hissetmekten korkmalıydı.

Aklı olan herkes hislerinden korkmalıydı.

"Kırk yedi almışsın! Sana inanamıyorum!" Salonda yankılanan halamın sesiyle gözlerimi Sibel'in açtığı magazin programından çekerek halama çevirdim. Düşüncelerim tuzla buz olmuştu. "Kırk yedi, ne demek?" Gizem salondaki büyük masada tek başına yemek yerken halamın ona bağırmasını umursamamışa benziyordu. "Matematikten kırk yedi almak ne demek, Gizem?"

Öfke saçan gözleri onda kitlenirken Gizem başında dikilen halamı takmayarak ağzını makarnayla doldurdu. Çilli yüzü gergin gözüküyordu. Her ne kadar umursamaz davransada okuldan geldiğimizden beri gergindi. Bir şey olmuştu. "Nevra bile altmış üç almış! Ki Nevra'nın matematiğe daha doğrusu derslere olan ilgisini az çok hepimiz biliyoruz!"

Kaşlarım havaya kalktı. "Kerim'den altmış üç mü almışım? Ben bir dehayım."

"Kerim hoca diyeceksin!" diye hırladı halam. "Kerim ne?"

"Kerim hocadan altmış üç mü almışım?" dedim alayla. "Ben bir dehayım." Kaşlarımı aynı tepkiyi verebilmek için kaldırdığımda çaprazımdaki koltukta yayılarak oturmuş olan Sibel'in kıkırdadığını duymuştum. Oysaki espiri niyetine söylememiştim. Düşüncelerimdi bunlar. Espiri değil.

Geçen aniden yaptığı mini sınava hazırlıksız yakalanıp çoğu soruyu yarım yamalak çözmüştüm ve buna rağmen bana altmış üç mü vermişti? Ya Kerim'in kafasına taş düşmüş olmalıydı ya da ben kesinlikle matematik dahisiydim.

"O gün ki sınavda kendimi pek iyi hissetmiyordum, anne." diye homurdandı Gizem. Gözleri makarna tabağındaydı.  "Düzeltirim. Sıkıntı yok."

"Düzeltsen iyi edersin, küçük hanım! Bir daha görmeyeceğim böyle bir not!"

"Tamam, anne. Düzelteceğim."

"Söz mü?"

"Söz."

"Pekala. Sana güveniyorum." Halam giydiği siyah bluzun göğüs dekoltesine elini bastırarak derin bir nefes aldı ardından "Ve Sibel!" dedi donukça. Gözleri bize doğru kaydığında kızıl saçlarını ören, bir yandan da magazin programı izleyen Sibel annesine dönmeden "Evet?" diye sordu.

"Yetmiş bir, ne?"

"Bir not." dedim araya girerek. "Bayağı güzel bir not hemde. Ben Kerim'den yetmiş bir alsam okulda 'matematik tanrısı' olduğumu ilan ederim."

Sibel bana tekrardan kıkırdarken halam "Sen bi kes sesini!" diye hırladı. Hırlaması salonun duvarlarına çarpıp yankılanmıştı. Sustuğumu fark ettiğinde Sibel'e geri döndü. Fırsattan istifade üstündeki siyah takımı inceledim. Seksi iş kadınıyım ve evli matematik öğretmenleriyle kırıştırmayı seviyorum adlı kombinini beğenmiştim. "Daha iyisini yapamaz mıydın?"

Kör NoktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin