43 - Buruk Anılar

537 55 17
                                    

Merhaba sevgili okurlar,

Uzun bir aranın ardından tekrar Wattpad'e döndüm ve sizlere güzel bir haberim var! Uzun zamandır yazmaya ara verdiğim Ejderhanın Sadakati hikayeme geri dönüyorum. Bu kararı yaklaşık bir hafta kadar önce aldım ve yazmış olduğum tüm bölümleri baştan sona okudum, değerlendirdim. Kendimce acemice gördüğüm şeyleri ve hatalı olduğunu düşündüğüm bazı yerleri değiştirme kararı aldım. Uzun ve köklü bir değişiklik yapmayı, farklılıklar ve yenilikler eklemeyi düşünüyorum. Hikayem ve içinde barındırdığı karakterler, benim için özel bir yere sahip ve umarım sizler de keyifle okursunuz. Hikayem ile ilgili sorularınız ya da merak ettikleriniz varsa lütfen çekinmeden sorun. Kitabın düzenlenmiş ve yenilenmiş halini son bölümlerde paylaşacağım. Şu ana kadar paylaştığım bölümleri düzenleyip paylaşana kadar eski bölümleri tutacağım ve daha sonrasında kaldıracağım.

Yazma sürecinde birçok şey öğrendim ve bu hikayenin tekrar paylaşımı için sabırsızlanıyorum. Umarım sizler de heyecanlanırsınız ve bu yolculuğa benimle birlikte tekrar başlarsınız.

Sevgilerle...

Öfke ile bağırmamak için zor tuttu kendini. İçinde biriken volkan, eline kılıcını alır almaz patlamayı bekliyordu.  Ne var ki saatlerdir kılıcı eline almayı bırak, gözünün ucuyla bile kılıcına bakamamıştı. İçinden bildiği tüm küfürleri kendisini yamuk bir gülümsemeyle izleyen yaşlı avcıya teker teker saydırdı Thaleia. İçinde biriken öfkeyle dünyayı yakabileceğini düşündü, belki de yakabilirdi.

Alnından burnunun ucuna doğru akan ter damlalarının yarattığı kaşıntıyı umursamadan soluklanmaya çalıştı. "Bu işkence daha ne kadar sürecek?" İki saat boyunca hiç durmadan koşuyor, mekik çekiyor, bir yerden başka bir yere un çuvalı taşıyor ya da atlama hareketleri yapıyordu. Küçükken Weylyn'in kendisini eğittiğinden farklı hiçbir şey yapmamıştı, aksine yıllar önce Weylyn onu daha sert koşullar altında eğitmişti. 

"İki saat önce zaten itiraz ettin, şimdi çeneni yorman boşuna." Elindeki büyük bardağı dudaklarına götürerek çayından bir yudum aldı Swalfi. Kafasını gökyüzünün eşsiz maviliklerine, hızla yer ve şekil değiştiren sıralı bulut kümelerine doğru kaldırdı. Gökyüzüne ne kadar fazla bakarsa o kadar emin oluyordu, bahar gelmek üzereydi. 

"Çünkü bu sabah uyandığımdan beri eğitimim başlayacak diye neredeyse tüm adayı koştum." Mekik çekmeyi bıraktı, yüzünde biriken ter damlalarını hışımla koluna sildi ve doğrularak Swalfi'nin gözlerine gözlerini dikti. "Ve yaptıklarım yetmezmiş gibi bana hala bunları yaptırıyorsun."

"Vücudun senin de fark etmiş olduğun gibi ham, uzun süre boyunca bir yatakta yatıyordun. Uyandığın zaman da yaraların iyileşmemişti. Vücudunun eğitimine negatif bir tepki vermemesi için bedenini hazırlamamız lazım. Lakin görüyorum ki sadece çenen çalışıyor." İşaret parmağını yukarıya kaldırarak kafasını sağa sola salladı ve onaylamadığını belirten bir şekilde dilini şaklattı yaşlı avcı. "Otuz mekik daha!" sesini yükseltti.

Thaleia ofladı ve tekrar yere yatarak mekik çekmeye başladı. "Bir." doğrulduğunda Swalfi'ye içinden küfretti. "İki." Yine küfretti. "Üç." Otuza tamamlayana kadar küfretmeye devam etti. Örgülerinden fırlamış saç tutamlarına bulaşan çamuru umursamadan mekik çekmeye devam etti.

Saatler saatleri kovaladı, gün içerisinde yumuşak esen rüzgarlar yerini kesici rüzgarlara bıraktı. Güneşin batmaya başlamasına az bir zaman kala Swalfi, genç avcıya bugünlük eğitiminin bittiğini söyledi. Karşılığında işittiği kısa küfrün ardından güldü, ardından derin düşüncelere daldı. Eğittiği tecrübesiz avcının bedeni tahmin ettiğinden daha zayıftı. Thaleia'yı ilk kez gördüğü zamanı anımsadı. Ölümcül yaraları o zamanlar henüz taze olsa da avcılıktan bihaber bir avcıya göre güçlü bir fiziği vardı. Hasta yatağında onu ilk kez kontrol ettiğinde bile güçlü bir kas sistemine sahip olduğu anlaşılabiliyordu. Ne yazık ki bu durum çok geride kalmıştı. Geçen süre içerisinde genç avcının kasları erimiş, çokça kilo kaybetmişti. Eski hali, normal bir insana göre daha uzun ve daha iriydi; şu anda ise normal bir insana göre uzundu ancak kemikleri belli olacak kadar çelimsizdi. Güçlenmesi gerekiyordu, en azından hayatta kalabilmesi için. 

Ejderhanın SadakatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin