Bölüm 4: Ejderha Kanı

173 12 12
                                    

Yüklediğim haritanın görüntü kalitesi umarım daha iyidir, yazılar okunaklıdır. Lütfen yazılar bulanıksa haber verin. İyi okumalar...


Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte liman canlanmaya başladı. Balıkçı tekneleri hareketlenirken, gemiler limandan ayrılırken; dükkanlar açıldı, sokaklar insanlarla dolmaya başladı. Limanın biraz ilerisinde bulunan hanın bahçesinde ise hafif bir rüzgar esiyordu, beyaz perdelerin hafifçe dalgalanmasını sağlıyordu.

Alani, sabahın erken saatlerinde hanın bahçesinde yürüyüşe çıkmıştı. Denizin tuzlu kokusu ve hafif rüzgar, saçlarını okşarken düşüncelere dalıyordu. İşlerin giderek daha kötü bir hale bürünebileceğini hissediyordu. Uzaklardan kendisini takip eden gözlerin varlığını sezebiliyordu. Tüm bunların gereksiz önlemler olduğunu düşünse de sesini çıkartmadı. Savaş kapıdaydı ve fazladan tedbirler göz çıkarmazdı. Kardeşinin yanına geldiğini görünce düşüncelerinden sıyrıldı ve iskelenin korkuluklarına dayanarak denizi izlemeye başladı. "Günaydın, Alwyne."

Kız kardeşine ufak bir kafa hareketi ve mırıltıyla karşılık verdi Alwyne. "Yola çıkmalıyız." dedi tok bir sesle.

Beyaz saçlı kadın, denizin dalgalarını izlerken kardeşinin ciddiyetini ses tonundan anladı. Başını sallayarak cevap verdi, "Evet, haklısın. Eve gitmeliyiz. Ama önce Thaleia ile konuşup bazı şeylere açıklık getirmeliyiz."

Alwyne de tıpkı kız kardeşi gibi iskeledeki demir korkuluklara dayandı. "Ne gereği var?" sordu. "Zaten elimizde, eve döndüğümüz gibi de infaz edilecek." dedi soğuk bir ses tonuyla.

"O konuyla ilgili..." Alani gergince avuç içlerini ovuşturdu. "Kian'ın farklı planları var."

"Ne demek istiyorsun?"

"Kian, kızı kullanmak istiyor." Erkek kardeşinin kendisine dönen korkutucu bakışlarını görmezden geldi. "Tek bildiğim bu, Gavril ve Kian'ı konuşurlarken duydum sadece."

"Öldürmeyeceklerse ne yapacaklar? Kızı zindana mı kapatacaklar?"

"Kızı tarafımıza çekmek istiyor, diğer ejderhalara karşı kullanmayı teklif etti savaş konseyinde." dedi Alani sakince.

Genç adamın boğazından bir hırıltı çıktı. "Annem ne dedi?"

"Kian'ın teklifini onayladı."

Alwyne'in çenesi gerildi. "Ordunun komutası Weylyn'de, onun onayı olmadan böyle bir karar alınamaz." Abisi Weylyn'in de şu sıralar Shales sınırındaki garnizonun başında olması içini rahatlatıyordu.

"Shales'e gitmeden önce Gavril'i vekili olarak atamıştı." Kardeşinin küfrettiğini işitince konuşmaya devam etti. "Gavril henüz kararını vermedi, küçük kızın gelmesini bekliyor." dedikten sonra olduğu yerde doğruldu, kardeşinin sırtına hafifçe vurduktan sonra geceyi geçirdikleri hana doğru ağır adımlarla yürümeye başladı.



İki kardeş, hanın iç mekanına doğru ilerledi. Bu yarı gösterişsiz han, şehrin hareketliliğinden biraz izole olmuş, sessiz kişilerin bir sığınağıydı. Hanın içi, ahşap masalarla ve sandalyelerle doluydu. Sabahın ilk ışıkları, pencereden içeri sızarak odanın sıcak bir atmosferle aydınlanmasını sağlıyordu.

Alani, bal rengi gözleriyle handaki masaları taradı. Şöminenin yanındaki küçük masada yemk yerken buldu Estelle ve Thaleia'yı. Alwyne etrafına bile bakmadan hızla merdivenlere doğru yöneldi. Alani ise bar sandalyesine oturdu ve izlediği iki insanın yemekerinin bitmelerini bekledi. Yaklaşık on beş dakika kadar sonra dün gece odalarını gösteren oğlan çocuğu yemeklerinin bittiğine işaret eden boş tabakları mutfağa götürdüğünde Alani ayaklandı ve onların oturduğu masaya gitti. Thaleia'ya doğru döndü. İşaret parmağıyla masanın diğer ucuna işaret etti. Thaleia'nın masası boşalınca, yanına yaklaşıp sessizce konuşmak üzere onu masaya çekti.

Ejderhanın SadakatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin