12 - Teslimat

1.9K 160 17
                                    

Merhaba sevgili okurlar,

Uzun bir aranın ardından tekrar Wattpad'e döndüm ve sizlere güzel bir haberim var! Uzun zamandır yazmaya ara verdiğim Ejderhanın Sadakati hikayeme geri dönüyorum. Bu kararı yaklaşık bir hafta kadar önce aldım ve yazmış olduğum tüm bölümleri baştan sona okudum, değerlendirdim. Kendimce acemice gördüğüm şeyleri ve hatalı olduğunu düşündüğüm bazı yerleri değiştirme kararı aldım. Uzun ve köklü bir değişiklik yapmayı, farklılıklar ve yenilikler eklemeyi düşünüyorum. Hikayem ve içinde barındırdığı karakterler, benim için özel bir yere sahip ve umarım sizler de keyifle okursunuz. Hikayem ile ilgili sorularınız ya da merak ettikleriniz varsa lütfen çekinmeden sorun. Kitabın düzenlenmiş ve yenilenmiş halini son bölümlerde paylaşacağım. Şu ana kadar paylaştığım bölümleri düzenleyip paylaşana kadar eski bölümleri tutacağım ve daha sonrasında kaldıracağım.

Yazma sürecinde birçok şey öğrendim ve bu hikayenin tekrar paylaşımı için sabırsızlanıyorum. Umarım sizler de heyecanlanırsınız ve bu yolculuğa benimle birlikte tekrar başlarsınız.

Sevgilerle...

Gecenin getirdiği karanlığı fırsat bilerek kimseye fark ettirmeden ara sokaklardan birisine girdi. Etrafı iyice kolaçan ettikten sonra kimsenin etrafta olmadığına karar verince çevik hareketlerle saman balyaları ve fıçıların üzerinde atlaya çıka yanında tırmandığı kulübenin çatısına tırmandı. Çatının üzerinden tekrar etrafı inceledi. Kimsenin dikkatini çekmediğinden emin olduğunda bulunduğu kulübenin bitişinde, daha yüksek katlı bir hanın çatısına tırmandı. Tekrar etrafı aynı şekilde kolaçan etti. Tüm bu atlayıp tırmanma işlemlerine Dawnton Sarayına yaklaşabileceği en yakın mesafeye gelene kadar devam etti. Kendisine uygun bir konum bulduğunda kemerinde asılı dev kesesinin içerisinden dürbününü çıkardı ve Datramorga Krallığının yönetildiği Dawnton Sarayı'nı gözetlemeye başladı.

İlk olarak Draris şehrine has bir mimariye sahip sarayın büyük ve yüksek burçlarında dikilen nöbetçileri gözlemledi. Görebildiği her muhafızı saymaya başladı. Bir, iki, üç... altmış dört, altmış beş. Altmış beş tane muhafız sayabilmiş idi. Buraya en son bir hafta önce gelmişti. Yine şimdi olduğu gibi o zaman da muhafızları bulunduğu çatı üzerinden saymıştı. O zaman saydığı muhafız sayısı otuz iki idi. Muhafız sayıları bir hafta içerisinde neredeyse iki kat artmıştı. Eğer diğer asi kampından gelen haberler doğruysa Datramorga Kralı savaş hazırlıkları yapıyordu. 

Kasaba meydanında nereden geldiği belirsiz bir baykuş sesi duydu. Bu kendi asi birliğinin gizlice haberleşmek için kullandıkları yöntemdi. Sarayı gözetlemek için on beş dakikası kaldığını bildiriyordu. Geniş kesenin içerisinden bir adet sararmış kağıt ve kalem çıkararak nöbetçi sayısının iki katına çıktığını yazdı. Kalem ve kağıdı tekrar kesesine koyunca dürbünü tekrar eline aldı ve gözetleme işine kaldığı yerden devam etti. 

Beş dakika boyunca sarayın her yerini gözlemledi. Açık pencerelerden gördüğü kadarıyla sarayın içerisinde koşuşan hizmetçiler, muhafızlar, gardiyanlar ve kim olduğunu çıkaramadığı ancak giyim tarzından soylu olarak tahmin ettiği kişileri inceledi. Son olarak sarayın etrafını saran, çok da yüksek sayılmayan ancak oldukça kalın olan surlarının etrafını incelemeye başladı. Sur kapısının olduğu tarafta bir hareketlilik sezdi. Dikkatini o geniş demir kapıya verdi. Birkaç muhafız o devasa sürgülü demir kapıyı açıyordu. Birkaç dakika içerisinde sarayın bahçesinde küçük bir ordu sayılabilecek kadar kalabalık cübbe giyen bir insan topluluğu gördü. Cübbeli insanların en önünde duran iri yarı insanın elinde tuttuğu sancağa baktı. Hançerin etrafını saran kanatları kopuk ejderha... Bu simgeyi biliyordu, Brightguards. 

Elindeki dürbünü kesenin içerisine koyduktan sonra kesenin içerisindeki kalem ve kağıdı tekrar çıkarttı ve tüm gördüklerini yazdı. Daha sonra kesenin en derinliklerine gizlediği boş kripteksi açtı ve içerisine not aldığı kağıdı koyup kapattı. Tam o sırada tekrar baykuş sesini işitti. Ceplerine doldurduğu at gübrelerini bulunduğu çatının üzerine serpti. Eğer yakalanırsa ne yaptığının keşfedilmemesi için geride bıraktığı izleri örtüyordu. Ceplerindeki tüm gübreler bittiğinde çevik hareketlerle çatılardan atlayarak zeminle kavuştu. 

Kalabalığın arasına karışarak köy meydanında yanan devasa şenlik ateşine doğru yürüdü ve eldivenlerini çıkartıp ateşin içine attı. Daha sonra kalabalığın arasında iyice kamufle olabilmek için dans etmeye başladı. Şimdi tek yapması gereken, diğer asi birliğinden gelecek insana kesesinde sakladığı kripteksi vermek için beklemekti. 

Birkaç dakikanın ardından hiç tanımadığı bir kadın sesi işitti. "Hiç gelmeyeceksin zannettim, kuzen." dedi kimliği belirsiz kadın. 

Konuşan kadının beklediği diğer asi olduğunu anladı ve arkasını döndü. "Annem sizlere çok selamlar yolladı." Şimdi gizli şifreyi söylemesi gerekiyordu. "Manolya bahçesiyle ilgilendiği için gelemedi."

Ateş kırmızısı saçlara sahip genç kadın da aynı şekilde gizli şifre ile konuştu. "Kediler çiçekleri mahvetmiş olmalı." dedi. 

Her ikisinin de şifreleri doğruydu. Şimdi yapmaları gereken tek şey kripteksi teslim edebilmekti. Bu yüzden tıpkı az önce konuştuklarına uygun olacak şekilde sarıldılar. Genç kadın el çabukluğuyla kesenin içerisindeki kripteksi aldı ve kendi işlemeli çantasının içerisine koydu. Daha sonra ellerini üç kere müzik ritmiyle uyumlu olacak şekilde çırptı. Bu, onunla birlikte buraya gelen diğer asilere kripteksi aldığını belirten bir işaretti. 

"Artık yalnız başınasın. Umutla kal, yoldaş." dedi ve kalabalığın arkasında kayboldu genç kadın. 

Etrafta gözlerini gezdirdi. Şimdi onun da az önce çekip giden asi yoldaş gibi buradan, Draris'ten gitmesi lazımdı. Ağır adımlarla festival ateşinden uzaklaştı ve daha az insanın olduğu sokaklara doğru yol aldı. Ancak çok da ilerleyemeden arkasında birilerinin onu takip ettiğini hissetti. Bu yüzden adımlarını hızlandırdı. Arkasını dönmese de onunla birlikte hızlanan birkaç ayak sesini duyuyordu. İleride bir kumaş dükkanı gördü. Kumaş dükkanın yanındaki ara sokaktan çatılara çıkıp hızla ortadan kaybolabilirdi. Bu yüzden adımlarını daha da hızlandırıp koşmaya başladı.

Kumaş dükkanın ilerisinden köşeyi döndüğünde gülümsedi. Ancak ikinci adımını dahi atamadan arkasından yaklaşan bir elin ağzını kapattığını hissetti. Daha karşılık vermeye fırsat bulamadan hissettiği son şey boğazını kesen soğuk demir ve boynundan akan sıcaklıktı. 




Ejderhanın SadakatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin