2 - Sempati Tohumları

3.5K 230 127
                                    

Merhaba sevgili okurlar,

Uzun bir aranın ardından tekrar Wattpad'e döndüm ve sizlere güzel bir haberim var! Uzun zamandır yazmaya ara verdiğim Ejderhanın Sadakati hikayeme geri dönüyorum. Bu kararı yaklaşık bir hafta kadar önce aldım ve yazmış olduğum tüm bölümleri baştan sona okudum, değerlendirdim. Kendimce acemice gördüğüm şeyleri ve hatalı olduğunu düşündüğüm bazı yerleri değiştirme kararı aldım. Uzun ve köklü bir değişiklik yapmayı, farklılıklar ve yenilikler eklemeyi düşünüyorum. Hikayem ve içinde barındırdığı karakterler, benim için özel bir yere sahip ve umarım sizler de keyifle okursunuz. Hikayem ile ilgili sorularınız ya da merak ettikleriniz varsa lütfen çekinmeden sorun. Kitabın düzenlenmiş ve yenilenmiş halini son bölümlerde paylaşacağım. Şu ana kadar paylaştığım bölümleri düzenleyip paylaşana kadar eski bölümleri tutacağım ve daha sonrasında kaldıracağım.

Yazma sürecinde birçok şey öğrendim ve bu hikayenin tekrar paylaşımı için sabırsızlanıyorum. Umarım sizler de heyecanlanırsınız ve bu yolculuğa benimle birlikte tekrar başlarsınız.

Sevgilerle...









Alwyne şoku atlatır atlatmaz tüm gücüyle şatoya doğru koşmaya başladı. Kız kardeşi ise ona yetişmeye çalışıyordu, ama nafile. Alwyne şatoya vardığında sinirle merdivenleri atlaya atlaya çıktı. Küçük kızın odasını tekmeleyerek açtı. Gördüğü manzara karşısında donup kaldı Alwyne. Thaleia, ayaklarını yataktan sarkıtarak yatağın ucuna oturmuş, onun önünde yerde oturan Kian'ın açık kumral ve beyaza çalan mor karışımı saçlarını örüyordu.

Odaya öfkeyle dolup taşarak giren küçük kardeşini gören Kian'ın dudakları memnuniyetle kıvrıldı. "Hoşgeldin, küçük kardeşim." Kafasını hafifçe sağa doğru yatırdı ve birkaç yıldır görmediği kardeşine imalı imalı baktı. Kardeşinin yüzündeki yara izini inceledi. "Yüzünün bu halini daha çok sevdim." Abisinin alayla kendisine çıkışmasına rağmen Alwyne'de hiçbir tepki belirtisi yoktu. 

O sırada nefes nefese kalan Alani içeri girdi. Koştuğu için terden suratına yapışan düz, uzun, beyaz saçları alnına yapışmıştı. "Neler oluyor? Neden bir anda koşmaya başladın sers..." Alani'nin sözleri abisi Kian'ın saçlarını ören küçük kızı bulunca yarıda kesildi. "Bu küçük insan kız kim?"

Kian gülümsemesini hiç bozmadan ela gözlerini Alani'ye doğru çevirdi. "Ben de bunu merak ediyorum."

"Dışarıda konuşalım." Alwyne, en sonunda sessizliğini bozdu. Daha sonra Thaleia'ya döndü. "Sen burada kal." 

Kian, kafasını nazikçe saçlarını ören kıza çevirdi. "Birazdan geri döneceğim. Geldiğimde kaldığım yerden devam ederiz." Kian'ın gülümsemesiyle birlikte küçük kız da gülümsedi. Evinden ayrıldığından beri ilk kez gülümsedi Thaleia.

Alwyne odadan çıkınca kardeşleri de onu takip etti. Merdivenlerden sessizce indiler. Daha sonra merdivenlerin hemen yanındaki ufak toplantı odasına ilerlediler. Alani kapıyı kapatıp büyü yardımıyla kilitlediğinde Kian yüzüne gamzelerini belirtecek bir şekilde şirince gülümseyerek konuştu. "Anlat bakalım kardeşim." Kollarını kavuşturduktan sonra arkasında duran ahşap masaya dayandı. 

"Dokuz yıl önce geri aldıklarımın bedeli bu küçük şeytan." Ejderhalar ve ejderhaların varlığını bilen insanların arası çok ama çok uzun zamandır iyi olmamıştı. Ejderhalar genellikle insanları besin piramitlerinin alt basamağı olarak görürlerdi. Bu düşünceyi kırabilecek tek şeyin insanların, ejderhaların saygılarını kazanmaları olduğuna inanıyorlardı. Eğer bir ejderhayı öldürüp onun pençelerine sahip olan bir insan varsa; ejderhalar bu insanları hayatta kalmaya değer görüp saygı duyarlardı. Craissau lordunun ailesi de yıllar yıllar önce bu saygıyı kazanmış bir aileydi.

Ejderhanın SadakatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin