BÖLÜM 21

434 12 0
                                    

Dudaklarımızı ayırıp arkada kısık sesle çalan şarkı ile dans etmeye başladık. Ne annem ne babam umurumda değildi o an. Sanki her şeyi unutmuştum. Her şey yok olmuştu benim için. O an sadece Berk ve ben vardım. Başka kimse yoktu. Elimi ara sıra yanağına götürüp dudağında ki yarayı okşuyordum. Beni kıskanması hoşuma gitsede canının yanmasına dayanamıyordum.

Bir süre sonra belimde duran elleriyle ellerimi tuttu ve beni hazırlamış olduğu şahane masaya yönlendirdi. Hiç itiraz etmeden masadaki yerimi aldım.

"Burda kalıp bunların hepsini yemek isterdim. Ama bu imkansız." diye söylendim önümdeki mezelerden hızlı hızlı yerken.

"Bu akşam burada benimle kal desem."

Bakışlarımı önümdeki yemeklerden kaldırıp Berk'in ela, beni içine çeken gözleriyle buluşturdum.

"Maalesef. Annemler geldi artık. Saçma sapan inat etmeyip benimle konuşsaydın hafta sonu beraber zaman geçirebilirdik."
Diye konuştum imalı bir şekilde.

"İnat ettiğim için değildi. Sinirlerimin yatışmasını bekledim sadece."

Ben ayağa kalkmış eve gitmek için hazırlanırken konuşmuştu.

"En azından, bir mesajla bile olsa bana ne olduğunu sorabilirdin."

Masaya bıraktığım gülü elime aldım. Berkete bu sırada ayağa kalktı ve bana doğru yaklaştı.

"Gidiyor musun?" dedi beni kollarının arasına alırken.

Bende kollarımı onun beline sarıp kokusunu içime çekebildiğim kadar çektim.

"Gitmek zorundayım yoksa annemler Ayazı yollar. Ayazda bu manzarayı görürse ya bana şantaj yapar ya da derhal babama gidip her şeyi söyler." dedim ve dudaklarına küçük masum bir öpücük bıraktım.

"Bana birkaç sayfa versen. Bide gül sende kalmak zorunda şu an onu eve alamam."

Bana üstten bakarken gülümsedi ve kollarımın arasından sıyrılıp çalışma odasına girdi.

Elinde birkaç sayfa ile geri döndü ve bana uzattı. Tam o sırada kapı zilini çalmasıyla bir panik yaşadım. Elimdeki gülü tekrardan masanın üzerine bıraktım ve kapıya bakmak için giden Berk'in peşinden gittim.

Anlaşılan zile iç kapıdan değilde apartmana giriş kapısından basmışlardı.

"Kim o?"

"Benim Ceyda." dedi diyafonda ki ses.

Benim ismi duymamla bakışlarımın Berk'in bakışlarını bulması bir olmuştu. Kaşlarım havalanmış, hayal kırıklığına uğramış bir şekilde ona bakıyordum.

"Ne işi var burda?" diye sordum.

"Bilmiyorum. Düşündüğün gibi bir şey değil Derya. Benim çağırdığımı düşünmüyorsun değil mi?"

"Hayır düşünmüyorum. Sadece hala görüşmenize şaşırdım." dedim kırılmış bir sesle.

"Berk aç artık şu kapıyı. Hava soğuk üşüyorum."

"Bencede açalım artık kapıyı üşümesin." dedim ve kapıyı açma tuşuna bastım.

Bende kapıya yöneldim ve kapıyı açmadan önce tekrar dönüp Berke baktım.

"Gülü masanın üzerine bıraktım. İstersen ona verirsin."

"Derya dur bekle." derken ben çoktan kapıdan çıkmıştım.

Asansörden inen Ceyda ile karşılaşınca kadını süzmeden edemedim. Gerçekten çok güzeldi. Uzun ince bacakları. Dolgun kalçaları vardı. Saçlarını savurarak yanımda geçti. Güzel ve alımlıydı. Daha fazla bakmadan eve girdim. Çünkü Berk'in ona kapıyı açıp içeri almasını izleyemezdim.

MARS (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin