BÖLÜM 17

511 18 0
                                    

Yolda giderken neredeyse şehirden çıkacaktık. Ve ben her zaman ki gibi nereye gideceğimizi sormadan duramadım.

"Sürpriz biliyorum ama şu an gerçekten çok merak ettim. Nereye gidiyoruz?" dedim soran gözlerle ona bakarken.

Elimi tutmayı bıraktığında bir ürperti hissettim, üşümüştüm sanki. Elini ceketinin iç cebine atıp iki tane dikdörtgen şeklinde kağıt çıkarttı ve bana uzattı. Kağıtlara baktığımda bunların bilet olduğunu anladım. Bir açık hava sinemasına gidiyorduk biletlerden anladığım kadarıyla. Üstünde büyük harflerle BİZ yazıyordu. Filmin adını hiç duymamıştım. Haliyle neye benzediğini bilmiyordum. Ama biletten anladığım kadarıyla biraz gerilim filmine benziyordu. Daha fazla kafa yormayı bırakıp Berk'e sormaya karar verdim.

"Filmin konusu ne?" dedim yüzümü buruşturmamaya çalışarak. Gerilim filmlerini pek sevdiğim söylenemezdi.

Cevabını beklerken lütfen gerilim olmasın diye içimden dua ediyordum.

"Bir aile hakkında." Dedi ve sustu. Sanki daha fazla bir şey söylemek istemiyordu film hakkında.

"Gerçekten çok açıklayıcıydın sağ ol." dedim yalandan bir teşekkürle. Yüzümü asıp camdan dışarı bakmaya başladım.

Biraz zaman geçtikten sonra Berk çenemden tutup yüzümü ona doğru dönmemi sağladı ve konuşmaya başladı.

"Asma suratını ama güzel bir gün geçireceğiz. Hem konusu ne fark eder , beraberiz bu yetmez mi?" diye sordu bir eliyle yanağımı okşarken.

Elimi onun elinin üstüne koyarken kafamı onun eline doğru yatırdım. Gözlerimi yumup anın tadını çıkardım bir süre.

"Tamam." dedim elini utup aşağıya indirdim ve yola bakmasını sağladım.

***

Çok geçmeden anayoldan ayrılıp direksiyonu sağ tarafa doğru ayrılan yola kırdı. İhtişamlı bir kapının önünde durduğumuzda bu sefer kapımı açan kişi Berk değildi, açan kişinin üzerinde beyaz gömleğin üzerinde lacivert bir yelek ve papyon vardı. İsim kartında Levent yazıyordu, ve boynuna asılı olan bir kartta da vale yazıyordu.

"Teşekkür ederim ." dedim, arabadan inerken.

Vakit kaybetmeden beni kapıda bekleyen Berk'in yanına gittim. Elimi tuttu ve içeri girdik. Ben hala bunların gerçekliğine inanamayarak birleşen ellerimize bakıyordum.

İçerisinin atmosferi beni benden almıştı. Öyle ki bir an bile gittiğimiz yere bakmadan etrafı inceliyordum. Çok büyük bir salon vardı ve koca salonda birkaç tane koltuk vardı. Tavanı yerden çok yüksekti. Sol taraftan yukarı çıkan merdivenler vardı. Etrafta da müşterilere hizmet eden birkaç tane garson kız geziniyordu. Kendimi çok huzurlu hissediyordum. Anladığım kadarıyla burası bekleme salonuydu.

Berkle salonun sağ tarafındaki koltuklara karşılıklı oturduk. Filmin başlamasına daha vardı.

"Burası çok güzel." Dedim etrafımda ki altın işlemeli sütunlara bakarken.

Ama burası açık hava sinemasından çok bir restauranta benziyordu.

"Berk sen doğru yere geldiğimize emin misin?" diye sordum.

"Evet. Eminim. Çünkü biletleri de buradan aldım." Dedi uzanıp masanın üzerine koyduğum ellerimi tutarken.

"Beğenmedin mi?" diye sordu anlamaya çalışan bir ifadeyle.

Ellerimde olan ellerini daha sıkı tutarken cevap verdim.

"Hayır. Burası çok güzel, hatta Tekirdağ da böyle bir yer olduğunu bile bilmiyordum." dedim neden bu kadar şaşırdığımı anlatarak.

MARS (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin