...2 yıl önce...
Bir çift elin arkamdan gözlerime kapanmasıyla gülümsedim.
"Bil bakalım ben kimim?" kulağıma eğilerek fısıldamıştı beklediğim kişi. Pürüzsüz sesi kulaklarıma dolarken ellerim ellerini buldu.
Bir süre düşünür gibi yaparken ellerimi ellerinin üstünde gezdirdim. "Ömer." dedim ve arkamı döndüm. Elleri omuzlarıma düştü.
Burnunu soğuktan kızaran burnuma değdirdi. Sıcak nefesinin yüzümü okşamasıyla gözlerimi kapattım. Bu gün 9 Ocaktı. Doğum günümdü. Bu günü Ömerle birlikte geçirmek bana dayanılmaz bir mutluluk veriyordu. Önceki akşam yağan karlarla kapalıydı heryer. Bir peri masalının içindeydim sanki. Başrolde bendim. Ömer, çocukluk aşkım. Nihayet liseye başladığımız yıl beni farketmişti. Neredeyse birlikteliğimizin iki yılı dolacaktı. Aynı yaşta olmamıza rağmen her zaman bende daha uzun ve yapılı olmuştu.
"Doğum günün kutlu olsun." dedi ve dudaklarıma kısa bir öpücük kondurdu.
An itibariyle bulutların üzerindeydim. Kimse beni indiremezdi oradan. Daha fazla üşümemek ve karnımızı doyurmak için AVM'ye girdik. Elimden tutarak beni peşinden sürüklüyor, oturabilmemiz için boş, sakin ve göz önünde olmayan o hücra köşeyi arıyordu. Bulunca bir oh çekip sandalyeye yerleşti. Bende montumu çıkarıp sandalyenin arkasına astıktan sonra hemen karşısındaki yerimi aldım. Ellerimi birleştirdim ve çenemin altına yerleştirdim. Ömer'i seyretmeye başladım. Gözleri telefonundaydı. Sanki önemli bir şeyle uğraşıyordu. Stresli görünüyordu.
"Ne oldu aşkım? Neden bu kadar streslisin." diye sordum. Kollarımı masaya bırakırken.
Sesim ona ulaşınca kafasını kaldırdı ve telefonu masaya bıraktı.
"Yok hiçbir şey."
Yemeğin ardından küçük bir pasta kesilmiş ve foroğraf çekilmiştik. Telefonumdaki fotoğrafları incelerken Ömer'in bana seslenmesiyde ona çevirdim başımı.
"Efendim aşkım?"
"Seninle konuşmam gerek."dedi ve öne doğru eğildi. Ellerime uzanıp avucunun içine aldı.
"Dinliyorum."
"Şimdi nasıl söyliyceğimi bilemiyorum ama söylemenin kolay bir yanı yok. Ben gidiyorum."
***
"Niye geldin?" dedim eşyalarımı aldım ve yüzüne bakmadan yanından geçerek yatağıma oturdum.
Belli etmemeye çalışsamda her yerim titriyordu. Bu titreme sinirden mi yoksa heyecandan mı kaynaklanıyor hiç bilmiyordum. Koskoca üç sene geçmişti. Ben yaşananları yeni yeni unutup, yeniden birisine güvenmeye başlamışken karşıma böyle aniden çıkması çok saçmaydı. Sanki ne kadar mutlu olduğumu hissetmiş ve mutluluğumu yeniden elimden almaya gelmişti. Bunu en iyi o yapıyordu. Yavaş adımlarla yanına yaklaştı tekrardan ve yatağımın ucuna oturdu.
"Burada halletmem gereken işler vardı. Merak etme kısa süreliğine geldim. Geri dönücem." başını önüne eğmiş elleriyle oynuyordu. Utangaç, suçlu bir çocuk gibiydi davranışları.
"Onu sormuyorum. İstersen hiç dönme beni ilgilendirmez. Bizim evde ne işin var." dedim kısık ama kızgın bir ses tonuyla konuşmuştum.
"Senden özür dilemek istedim. O gün. Yani doğum gününde o konuşmayı yapmamalıydım."
"Bu şimdi mi aklına geldi? Jeton biraz geç düşmüş. Defol git. Yüzünü görmek istemiyorum senin. Özre filan da gerek yok. O zaman o özür dilemiş olsan belki yaptığın şeyi bir nebzede olsa kabullenebilirdim. Ama artık çok geç." dedim ve yatağımdan kalkarak onun çıkabilmesi için odamın kapısını açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARS (TAMAMLANDI)
RomanceDibine Kadar Aşk Serisi-1 *** ..."Neden?" diye sordum bakışlarımı dudaklarından tekrar gözlerine kaldırarak. O an biraz daha yaklaştı. Burnu neredeyse burnuma değiyordu. Bu yakınlık çok fazlaydı. Benimle böyle oynaması adil değildi. Geri gitmeye ça...