Merhabalar Sevgili Okuyucularım;
Kitabımın ikinci bölümü sizlerle. Elimden geldikçe sık bölüm atamaya çalışıcağım. Bölümler kısa olabilir ama hayal edebildiğim kadarını yazıp düşünmeden paylaşıyorum. Devamının da hayalini kurar kurmaz sizlerle paylaşacağım.
İyi okumalar.🌸💗
Umarım beğenerek okursurunuz.🎈💘
--------------------------
Sınıfa girdiğim de otuz beş kişinin gözleri de bana dönmüştü. Ama şu an donup kalmama sebep olan şey bu değildi. Sınıfta hocaya dair hiç bişey yoktu. Ne kendisi vardı ne de burda olduğunu gösterecek bir çanta veya başka bir şeyi. Görünen o ki Gizemin canı sıkılmıştı, ve beni en hızlı şekilde okula getirebilecek bişey bulmaya çalışmıştı.
Neredeyse Gizem'in yanına gelmiştim. Ve hiçte kısık olmayan bir sesle konuşmaya başlamıştım."Gizem hani hoca gelmişti. Bu yaptığın hiç komik değildi."
Çantamı sıranın arkasına asıp yerime oturduğumda. Boş olan öğretmen masasının dolduğunu gördüm. Gizeme döndüğümde bana bakıp tuhaf bir şekilde sırıtıyordu. Herhalde o adam öğretmen olamazdı. Üniversite hocası olmak için çok gençti.
" Deryacım tanıştırayım yeni işletme hocamız Berk DENİZ."
Bunu neredeyse duyulmayacak bir şekilde söylediği için ona bayağı bir yaklaşmak zorunda kalmıştım. Ben ise öğretmen masasında duranın hala bir hoca olduğuna inanmakta güçlük çekiyordum. Bu seferde ben ona bir şey söylemek için neredeyse dibine kadar girmiştim.
"Ben daha yaşlı bişey bekliyordum." Dedim ona bakarak. Ama o bana bakmıyordu. Ve hiç beklemediğim bir anda kolumu çimdikleyerek konuşmaya başladı.
"Tamam sus bize bakıyor."
Başımı Berk hocanın olduğu tarafa doğru çevirdiğimde gerçekten de bize baktığını gördüm. Ve sessizce önüme dönüp dediklerini dinlemeye başladığımda o da uzaktan gördüğüm kadarıyla kahverengi hatta hafif yeşile çalan gözlerini üzerimizden çekmişti.
"Bu gün ders yapmıycam."
Dediği gibi adı Yeliz olan kampüste takılmadığı erkek kalmayan kız hemen laf atmak için konuştuğu belli olan bir hareketle ortaya cilveli bir şekilde konuştu. Sınıfta sanki sadece Berk hoca ve kendisi varmış gibi."Sınavmı yapıcaksınız yoksa bizi hocam."
" Hayır sınavı iki üç hafta sonra düşünüyorum. Çıkabilirsiniz. "
Dediği gibi herkes bir anda ayaklanmıştı. Berk hoca ise çoktan sınıftan çıkmıştı.***
Gizemle kantine inip birer tane kahve alıp en sevdiğimiz yer olan cam kenarına oturduk. Dışarıdaki ekim ayına göre oldukça güneşli ve sıcak olan havayı seyrediyordum kahvemi yudumlarken. Aslında soğuk havayı daha çok seviyordum. Yavaş yavaş yağan yağmuru. O yağmurdan sonraki mis gibi kokan toprak kokusunu. Karlı hava ise en sevdiğimdi. Küçüklüğümden bu yana ne zaman kar yağıp yerler kar tutsa ablam ben ve kardeşim hemen sokağa çıkar kar topu oynardık, azda olsa biriken karlarla. Gerçi şimdi Lila evlenmişti o yüzden bu sene bunu yapmıycaktık büyük ihtimal çünkü Ayazla zaten iyi anlaşamıyordum. O Ayazla aramdaki tek köprüydü diyebilirim.
"Berk hoca çok iyi dimi." Dediği şeyle gülerek başımı ona çevirdim.
"Daha dersine bile girmiş sayılmazsın nerden anladın hemen iyi biri olduğunu."
Bu cevabı beklemediği çok açıktı. Bana gözlerini devirip cevap verdi."O anlamda iyiyi kastetmediğimi biliyorsun Derya. Tip olarak diyorum."
Gizem bu konudan bahsedene kadar hiç bu açıdan bakmamıştım. Evet gençti ama tipine dikkat etmemiştim. O söylediğinde durup bir an düşündüm. Gerçektende kötü bir tipi yoktu. Kemikli bir yüz yapısı vardı. Yüzünün çekiciliğine yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarınında çekiciliği eklenmiştir. Büyük ihtimal boyu 1.88 civarlarındaydı. Giydiği dar gömlektende kasları yeterince belli oluyordu zaten.
"30-35 yaşında vardır o. Baksana üniversite hocası olmuş o kadar."
"Yok yaşlı değil. 25 yaşındaymış."
Dediğine gerçekten şaşırmıştım. Tamam yaşlı göstermiyordu ama yinede genç olmasına ihtimal vermemiştim."Olabilir. Bak ne diycem Muratı bırakıp Berk hocaya yaz istersen."Tekrar bana göz devirdikten sonra astığı suratıyla konuşmaya başladı.
"Zaten Murat yok burda."
"Bu arada o nerde uzun zamandır birlikte görmüyorum sizi."
" İstanbulda yarın gelcek. "
Kahvelerimizi bitirip Hülya hocanın dersine gitmek için ayaklandık. Koridor bomboştu. Herkez dersteydi. Boş koridorda Gizemle yürürken o tuvalete girmeye karar verdi. Bende onu beklemek istemediğim için sınıfın yolunu tuttum. Birinin arkamdan seslenmesiyle kendimi korku filminde gibi hissetmiştim. Koridorun ışıklarını yakmadıkları için koridor bayağı bir karanlıktı.
"Hey sen."
Seslenen kişiyi görmek için arkamı döndüğümde nedensizce şaşırdım. Seslenen Berk hocaydı. Arkamı döndüğümde eliyle gel işareti yapmaya başlamıştı. Ben pek istemesemde artık onu duyduğumu ve gördüğümü bildiği için gitmek zorunda kaldım. Olabildiğince yavaş adımlarla giderken bana ne diyebilirki diye düşünüyordum.
"Buyrun hocam."
Ne istiyorsunuz diyen iç sesimi buyrun diye çevirmiştim."Senden bir ricam olucak."
Ellerini pantolonunun cebine sokmuş bir patron edasıyla konuşuyordu benimle şuan.
"Tabi."
"Aslına bakarsan daha çok bir ceza gibi düşün. Dersime geç kaldığın için. Akşama burda benimle kalıcaksın."
"Ama..."
Ben daha cümlemin devamını getiremeden tekrardan söze başlamıştı."Bana yardım ediceksin. Dosyaları ders notlarımı filan yerleştirmede. İtiraz istemiyorum unutma bu bir ceza." Dedikten hemen sonra cevap bile vermeme fırsat vermeden arkasını dönüp gitmişti.
Arkamı döndüğümde Gizem'in koridorun sonundan bana baktığını gördüm. Hızlı adımlarla onun yanına gittim.
"Ne oldu ne konuştunuz."
"Bana ceza verdi."
"Ne cezası."
Sınıfa gelmiştik henüz kimse yoktu. Hemen en arka sıraya çantamı bırakıp bir cam açmaya gittim. Aynı zamanda da Gizeme cevap veriyordum."Akşam burada kalıcam."
"Onun..."
Diyeceği şeyi bildiğim için sözünü kesip ben tamamladım."Evet Gizem onunla." Dediğimde yüzünde aptal bir sırıtış oluşmuştu.
Sınıf yavaştan dolmayaya başlamıştı. Saat tam 11.30'u gösterdiğinde her zamanki dakikliğiyle Hülya hoca içeri girmişti. Ve kendinden sonra gelenleri de içeri almıyordu.
Ve hiç anlamadığım bir derisi daha dinlemeye çalıştım. Ama bunu başaramadım. Aklım sadece bu akşamdaydı.Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARS (TAMAMLANDI)
RomanceDibine Kadar Aşk Serisi-1 *** ..."Neden?" diye sordum bakışlarımı dudaklarından tekrar gözlerine kaldırarak. O an biraz daha yaklaştı. Burnu neredeyse burnuma değiyordu. Bu yakınlık çok fazlaydı. Benimle böyle oynaması adil değildi. Geri gitmeye ça...