BÖLÜM 32

280 9 0
                                    

Belime düşen ağırlık ile gözlerimi araladım. Berk kolu ile belimi sararak beni kendine çekmiş burnunu her zamanki gibi saçlarımın arasına gömmüştü. Kolumu kolunun üstüne koydum ve belimi saran elini okşadım. Bu hissi seviyorum dedim içimden. Onun yanında olmayı onunla uyumayı, onunla konuşmayı, onun rüyalarıma girmesini bile seviyordum. Beni kendine çekerek uykumu dağıtmadan önce gördüğüm rüyayı anımsadım. İçime dolan mutlulukla uykum kaçmıştı. Berk'i uyandırmamak için sessizce yataktan çıktım. Camdaki yansımamı seyrettim.

Çıplaktım. Mutluydum. Bir süre öylece kaldım. Arkamı döndüm ve uyuyan Berk'e baktım. Suratıma yayılan gülümsemeye engel olamıyordum. Daha fazla oyalanmadan kalktım ve dolaptan sabahlık alarak üzerime geçirdim. O da kırmızıydı. Anca kalçalarımı örütüyordu. Yavaş adımlarla aşağı indim ve mutfağa girdim. Çıplak ayaklarım soğuk mutfak zeminine değince içim titremişti ama alışmam uzun sürmedi.

Mutfaktaki açık kalan pencere yüzünden içerisi soğumuştu. Tüylerim ürperdi. O an üzerime sadece sabahlık aldığım için pişman olmuştum. Hemen camı kapattım ve adanın üzerindeki sürahiden kendime su doldurdum. Berk'in aşırı yumuşak kaz tüyünden olan yastıkları yüzünden boynum ağırmıştı. Bünyem bu kadar kaliteli şeylere alışık olmadığı için tepki gösteriyordu kendince. Boynumu ovmaya başladım. Kafamı sağa sola yatırarak ağrıya alışmaya ve dindirmeye çalıştım.

"Burası niye bu kadar soğuk?"

Duyduğum sesle önce olduğum yerde irkildim ve daha sonra arkamı döndüm. Berk'i üzerinde sadece boxerı ile önümde görünce istemsizce yutkundum. Yatak odası dışında ilk defa ikimizde bu kadar çıplaktık. Burası onun eviydi ve istediği gibi gezebilirdi. Peki ya ben, ben niye burasını bu kadar benimsemiştim. Sanki kendi evimde gibiydim. Sebebinin Berk'in yanımda ve benimle olduğunu bilmek olduğunu düşündüm. Başka bir şey olamazdı. Onunla sürekli aynı evde kalmak, onunla uyuyup onunla birlikte uyanma düşüncesi kalbimi hızlandırıyordu.
Berk'in arkamdan gelmesini beklemiyordum. En son bıraktığımda mışıl mışıl uyuyordu.

"Uyanmışsın." dedim elimdeki bardağı düşürmeden önce tezgaha bırakarak.

"Asıl sen bu saatte neden uyanıksın. Yoksa kabus mu gördün?" konuşurken yanıma geldi. Oda kendine bardak alarak su doldurdu. İçtikten sonra elini yanağıma koydu ve usul usul okşadı.

"Aksine çok güzel bir rüyadan uyandım ve bir daha uyuyamadım. Cam açık kalmış ondan burası soğuk."

"Ne gördün?"

"Evleniyordum. Üzerimde çok güzel bembeyaz bir gelinlik vardı. İncecik askıları ve fazla kabarık olmayan eteği vardı. Üst tarafi taşlıydı. Kalabalığın ortasındaydım ve gülen eğlenen insanları izliyordum." bütün rüyamı tebessüm ederek anlatmıştım.

"Gerçekten güzel bir rüyaymış. Ama asıl önemli kısmı unuttun sevgilim. Kiminle evleniyordun?" önümde kollarını göğsünde bağlamış benden cevap bekliyordu. Çattığı kaşlarında sabırsız olduğu belliydi.

"Hmm. Bilmiyorum. Ama büyük ihtimalle seninle. Kolye boynumdaydı."diye cevap verdim elimi boynumdaki kolyede gezdirirken.

"Yani beni görmedin." somurtarak konuşmuştu.

Bozulmuş gibiydi. Yanına gittim ve kollarımı boynuna doladım.

"Sevgilim. Sadece bir rüya. Hem o kişi sen olmasaydın ben o kadar mutlu olmazdım. Seni ne olursa olsun, ne yapmış olursan ol hep seveceğimi biliyorsun değil mi?" dedim benden sakladığı sırrı itiraf etmesi umuduyla. Ne olabilir ki diye düşünmeden duramıyordum. Özellikle Gizemle yaptığımız sohbetten sonra bu konu aklımdan çıkmaz olmuştu.

MARS (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin